10 Mart 2014 Pazartesi

Çocuk Demek...



Pulsuz Dilekçe

Sevgili Anne ve Babacığım,

Bütün duygu ve düşüncelerimi dile getirebilseydim, size şunları söylemek isterdim:

Sürekli bir büyüme ve değişme içindeyim. Sizin çocuğunuz olsam da sizden ayrı bir kişilik geliştiriyorum. Beni tanımaya ve anlamaya çalışın.

Deneme ile öğrenirim. Bana ayak uydurmakta güçlük çekebilirsiniz. Oyunda, arkadaşlıkta, uğraşlarımda özgürlük tanıyın. Beni her yerde her zaman koruyup kollamayın.

Davranışlarımın sonuçlarını kendim görürsem daha iyi öğrenirim. Bırakın kendi işimi kendim göreyim. Büyüdüğümü başka nasıl anlarım?

Büyümeyi çok istiyorsam da ara sıra yaşımdan küçük davranmaktan kendimi alamıyorum. Bunu önemsemeyin. Ama siz beni şımartın. Hep çocuk kalmak isterim sonra.

Her istediğimi elde edemeyeceğimi biliyorum. Ancak siz verdikçe almadan edemiyorum. Bana yerli yersiz söz de vermeyin. Sözünüzü tutmayınca sizlere güvenim azalır.

Bana kesin ve kararlı davranmaktan çekinmeyin. Yoldan saptığımı görünce beni sınırlayın. Koyduğunuz kurallar ve yasakların hepsini beğendiğimi söyleyemem. Ancak, hiç kısıtlamayınca ne yapacağımı şaşırıyorum. Tutarsız davrandığınızı görünce hem bocalıyor, hem de bundan yararlanmadan edemiyorum.

Öğütlerinizden çok davranışlarınızdan etkilendiğimi unutmayın. Beni eğitirken ara sıra yanlışlıklar yapabilirsiniz. Bunları çabuk unuturum. Ancak, birbirimize saygı ve sevginin azaldığını görmek beni yaralar ve sürekli tedirgin eder. Çok konuşup çok bağırmayın. Yüksek sesle söylenenleri pek duymam. Yumuşak ve kesin sözler bende daha iyi iz bırakır. “Ben senin yaşındayken…” diye başlayan söylevleri hep kulak ardına atarım.

Küçük yanılgılarımı büyük suçmuş gibi başıma kakmayın. Bana yanılma payı bırakın. Beni korkutup sindirerek suçluluk duygusu aşılayarak uslandırmaya çalışmayın. Yaramazlıklarım için beni kötü çocukmuşum gibi yargılamayın. Yanlış davranışımın üzerinde durup düzeltin. Ceza vermeden önce beni dinleyin. Suçumu aşmadığı müddetçe cezama katlanabilirim.

Beni dinleyin. Öğrenmeye en yatkın olduğum anlar, soru sorduğum anlardır. Açıklamalarınız kısa ve öz olsun. Beni yeteneklerimin üstünde işlere zorlamayın. Ama başarabileceğim işleri bekleyin. Bana güvendiğinizi belli edin. Beni destekleyin; hiç değilse çabalayın. Beni başkalarıyla karşılaştırmayınız; umutsuzluğa kapılırım.

Benden yaşımın üstünde olgunluk beklemeyin. Bütün kuralları birden öğretmeye kalkışmayın; bana süre tanıyın. Yüzde yüz dürüst davranmadığımı görünce ürkmeyin. Beni köşeye sıkıştırmayın; yalana sığınmak zorunda kalırım. Sizi çok bunaltsam bile soğukkanlılığınızı yitirmeyin. Kızgınlığınızı haklı görebilirim, ama beni aşağılamayın. Hele başkalarının yanında onurumu kırmayın. Unutmayın ki ben de sizi yabancıların önünde güç durumlara düşürebilirim.

Bana haksızlık ettiğinizi anlayınca açıklamaktan çekinmeyin. Özür dileyişiniz size olan sevgimi azaltmaz; tersine, beni size daha çok yaklaştırır. Aslında bende sizleri olduğunuzdan daha iyi görüyorum. Bana kendinizi yanılmaz ve erişilmez göstermeye çalışmayın. Yanıldığınızı görünce üzüntüm büyük olur.

Biliyorum ara sıra sizi üzüyor belki de düş kırıklığına uğratıyorum. Bana verdikleriniz yanında benden istediklerinizin çok olmadığını da biliyorum. Yukarıda sıraladığım istekler size çok geldiyse birçoğundan vazgeçebilirim; Yeter ki beni ben olarak seveceğinize olan inancım sarsılmasın.

Benden “örnek çocuk” olmamı istemezseniz, ben de sizden kusursuz ana-baba olmanızı beklemem. Sevecen ve anlayışlı olmanız bana yeter.

Sizin çocuğunuz olarak doğmak elimde değildi. Ama seçme hakkım olsaydı, sizden başka kimsenin çocuğu olmak istemezdim.

Sevgiler, Çocuğunuz…

Benim, özellikle veli toplantılarımda okuduğum ve okuyacağım bir mektuptu yukarıda okuduğunuz yazı. Tek cümleyle bizi anlatan ve kulak verirseniz bize yardımcı olan ve yol gösteren bir yazı. Neredeyse tüm öğretmenler bu mektubu bilirler belki de sizler de biliyorsunuz. Peki, bizler bu mektupta yazılanları ne kadar dikkate aldık ya da alırız?

Önceki yazımda da dediğim gibi ebeveyn olmak dünyanın en zor mesleği ve en şefkat, sabır… gerektiren işi. Bu zorlukların mükafatı da büyük. Sadece karşımızdakinin çocuk olduğunu hatırlayalım.

Çocuk demek; küçümsemek ya da onları küçültmek değil,
Çocuk demek;onların göremediği ya da hissedemediği anlamına gelmez,
Çocuk demek; sadece sevmek değil,
Çocuk demek; çizgi filmler değil,
Çocuk demek; parayla satın aldıklarınız değil,
Çocuk demek…

Bir de yukarıdaki cümleleri olumluya çevirelim.

Çocuk demek; küçük de olsa birey oldukları ve saygı duyulmayı bekledikleri.
Çocuk demek; onların aslında her şeyi hissettiği ve hatta bunu size çeşitli yollarla belli ettikleri.
Çocuk demek; onlara sadece sevdiğini söylemek yerine belli de etmek.
Çocuk demek; zamanını iyi yönde değerlendirebileceği her şey.  
Çocuk demek; parayla satın alamadığınız duygular.

Sevelim, sevilelim, sevdiğimizi hissedelim ve hissettirelim. Zaman geçiyor. Elinizde olmadan bebeklerimiz büyüyor ve onlara yetişin. Yetişin ki bizler sizin çocuklarınızla gurur duyalım.

Her şey okullarda ya da hayatta öğrenilmez. Çocuğunuzun ilk öğretmeni siz olun.
Sevgilerle…

Sabiha Özkan Bada
Okul Öncesi Öğretmeni

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder