7 Kasım 2013 Perşembe

Evliliğin İlk Bir Yılı İçin


Sevgili Psikoloğum Esra Başöz ile geçen ay gerçekleştirdiğimiz bir seans esnasında evlilikten söz ederken konu birden ilk bir yıla geldi, neler yaşadık, nasıl tolere ettik birbirimizi, bizde ne izler bıraktı yaşadıklarımız vs gibi derin konular üzerindeydik. 
Keyifli bir sohbetti, evlenen yeni arkadaşlarım için ufak notlar almayı ihmal etmedim tabi :) Bana çok iyi geldi, belki sizlerin de yararlanmak istediği durumlar olabilir diye konuyu bloga taşımaya karar verdim. İşte ilk bir yıl için şahane beş öneri ;

  • Ortak Dil Oluşturmaya Çalışın
Artık aynı evde yaşıyorsunuz. Kızdığınızda çekip gideceğiniz bir yer yok. O nedenle eşinizin verdiği tepkileri daha iyi çözebilmeli ve bunları iyi yönetecek yöntemler bulmalı, ortak bir dil oluşturmalısınız.

  • Daima Saygılı Olun
Basit bir imza atmış olmanız ona tamamen sahip olduğunuz anlamına gelmiyor. Pek çok evli çiftin yaptığı hataya düşmeyin ve saygıyı elden bırakıp, eşiniz de olsa, onun bir birey olduğunu unutmayın.

  • Her Şeyin Daha İyi Olacağını Bilin
Sadece siz değil, yeni evlenen hemen herkes başta bocaladı ve bu yeni düzene alışmakta zorlandı. Bunu bilerek rahatlayın ve zamanla yeni hayatınıza alışacağınızı ve şuan yaşadığınız depresyonun normal olduğunu aklınızdan çıkarmayın.

  • Başka Çiftlerle Konuşun
Uzun zamandır evli olan arkadaşlarınızla konuşun ama bu konuşacağınız kişiler gerçek arkadaşlarınız olsun ki size doğruyu olduğu gibi yaşadıkları gibi anlatabilsinler. Onlardan evliliği iyi yürütmeye dair sırlarını dinleyin. Bunların arasından aklınıza yatanları siz de uygulamaya geçirin.

  • Bir Olmaya Çalışın
Her ne kadar ikiniz de farklı birer birey olsanız ve kendinize ait bir alana ihtiyaç duysanız da bazı kararları ortak almalı ve gerektiğinde ''bir'' olmaya alışmalısınız. Zaten buna alıştığınızda evliliğe de alışmış olacaksınız.

Evliliğin hiçte sanıldığı gibi kolay bir şey olmadığını biliyorum, konuşmanın kolay icraat etmenin zor olduğunu da... Ama önemli olanın vazgeçmemek olduğunu hepsinden daha iyi biliyorum. Özverili davranarak şahane bir evlilik yaşayabilirsiniz, tecrübeyle sabit :)
Dilerim herkes seçtiği hayat arkadaşıyla çok ama çok mutlu olur...

Sevgiler,

1 Kasım 2013 Cuma

Emzirmede Dikkat Edilecek Hususlar


• İlk önce bebeğinizin altını temizleyin.
• Emzirmeye başlamadan önce mutlaka ellerinizi sabunla yıkayın. Bu sayede, bebeğinizin mikrop kapmasını büyük ölçüde önlemiş olursunuz.
• Meme başınızı nemli ve temiz bir bezle silin.
• Bebeğinizi emzirmek için rahat bir pozisyon seçin. (Normal doğum yapmış kişiler özellikle dikişleri varsa oturmakta oldukça zorluk çekerler. Yattığınız yerden ya da sırtınıza bir iki yastık koyup ona yaslanarak da bebeğinizi emzirebilirsiniz.)
• Sırtınızı bir yere dayayarak destek alın.
• Bebeğinizin yüzü ve bedeni tam olarak size dönük olmalıdır. Daha çok emzirme = Daha çok uyarı = Daha çok süt
• İlk memeniz boşalıncaya kadar bebeğinizi emzirmeye devam edin. (yaklaşık 15 dakika) Bebeğiniz doymazsa diğer memeye geçebilirsiniz.
• Emzirmeye daima en son emzirilen memeden başlayın. O boşalınca diğerine geçin.
• Memelerden birini daha az emzirirseniz o memedeki süt yapımı azalacak ve durma noktasına gelecektir. (Sütü azalan memeyi bebek bir süre sonra emmek istemeyecektir. Bebek emmeyince de o memede süt yapımı tamamen duracaktır.)
• Her emzirmede ilk gelen sütte daha az yağ bulunur. Bebeğiniz emdikçe sütün yapısı değişerek yağ miktarı artar. Son gelen yağlı süt bebeğinizin doygunluk hissetmesini sağlar. Bu nedenle özellikle gece yatmadan bebeğinizin çok az emerek uyumasına izin vermeyin. Onu gıdıklayarak, yumuşak uyarıcı hareketler yaparak uzun süre emmesini sağlayın. Böylece karnı güzel doyan bebeğiniz uzun süre uyusun. Kısa süre emerek uyumasına izin verirseniz sık sık acıktığı için uyanacak ve sizin uyumanıza izin vermeyecektir.
• Her bebeğin emme süresi farklıdır. Bu süre 5 ila 30 dakika arasında değişebilir. (İlk zamanlar kısa süre emerler. Büyüdükçe çene kasları kuvvetlenir ve daha uzun süre emmeye başlarlar.) Ancak emme süresi bir saati geçerse doktorunuza danışın.


Bebek nasıl emzirilir ? Emzirme biçimi nasıl olmalıdır ?

• Göğüs temizliğinde sık sık sabun kullanmaktan kaçınmalısınız. Meme başında çatlaklara sebep olabilir. Başı anneye doğru, gövdesi dışarı dönük olan bir bebek meme başını tam kavrayamaz.
• Bebeğinizin başını kolunuzun iç kısmına yerleştirerek aynı kolunuzla bacak kısmından tutun (İlk zamanlarda bebeğinizi küçük bir yastığın üzerine yatırarak kucağınıza alırsanız emzirirken onu incitmek gibi bir endişeniz olmaz).
• Bebek hiçbir zaman yalnızca başından tutulmamalıdır. Annenin bebeği tutan ön kolu, onun sırtını, eli ise kalçasını destekleyecek şekilde olmalıdır.
• Diğer elinizin iki parmağıyla meme başını sıkıştırarak bebeğinizin dudaklarına değdirin. Hemen ağzını açarak emmeye başlayacaktır.
• Bebeğinizi emzirmeyi, sadece meme başından değil, meme başının çevresindeki koyu renkli kısım da bebeğin ağzına girecek şekilde yapmalısınız.
• Bu şekilde bebeğinizi tutuğunuzda, bebeğinizin çenesi ile memeniz arasında boşluk kalmamalıdır.
• Bebeğiniz memeyi emerken, memenizin burun deliklerini kapatmamasına dikkat etmelisiniz. Memenin üzerindeki parmağınızı hafifçe bastırıp, bebeğinizin rahat nefes almasına imkan hazırlamalısınız.
• Ayrıca bebeği emzirme sırasında uyuyup kalma ihtimalinizi göz önünde tutmalısınız (özellikle geceleri). Bu durumda bebeğin nefessiz kalmasını engellemek için en uygun pozisyonda olmalısınız.
• Emzirme işlemi bittikten sonra, memenizin ucunu sıkıp bir damla süt gelmesini ve bunun meme başına dağılarak kurumasını sağlayın. Yani kendi sütünüz ile meme başınızı temizleyin. Yaptığınız bu işlem, çatlamayı önleyerek meme başının yumuşak kalmasını sağlayacaktır.

28 Ekim 2013 Pazartesi

Mutlu Masal'lar

Hamilelik o kadar özel bir duygu ki, insan her yaşadığını her hissettiğini an be an kaydetmek istiyor. Kimileri bunu pekala yapabiliyorken kimileri hayatın yoğunluğundan bu konuda pek başarılı olamıyor. Ben hamileyken aynı zamanda çok yoğun çalıştığımdan, çekimlerimi amatör olarak kendim, yahut eşim en olmadı arkadaşlarım aracılığı ile yaptım :) Ama doğumumu ve bebeğimin dünyaya gözlerini açtığı ilk dakikaları şansa bırakmak istemedim. Bu noktadan sonra kendimi çılgınlar gibi doğum fotoğrafçısı ararken buldum. Ona baktım buna baktım, onla konuştum bunla görüştüm yok frekans tutmayınca tutmuyor anacım... Kafayı yemek üzere olduğum günlerden birinde hasbelkader Mutlu Masal ile tanıştım. Baktığım her albümde içim gitti, gözyaşlarım sel oldu. Zaten o dönem hassassın, ee doğuma da az kalmış, hayallerin tavan yaptığı bir dönemdesin. Dedim evet, işte bu.
Hemen Sevgili Nilay Hanım'ı aradım, sevecen sesi ile alo dedi bana. Kısaca konuyu özetledikten sonra inanmayacaksınız ama telefonda anlaştık. Telefonu kapattıktan sonra bir şok evresi geçirmedim değil, öncesinde o kadar fotoğrafçı ile görüşmüştüm ki... Hepsi için demiyorum ama bir kısmı aman Allah'ım kıl aldırmıyorlar burnundan. Normal doğum olursa ben gelemem, başka doğum ile çakışırsa alternatif sunamam. Orada görüşemem, buraya siz gelin, yok şöyle yok böyle... Çıldırıyor insan... Ama Mutlu Masal öyle mi ? İnsan Nilay Hanım ile sohbet ederken (bunu çekimlerde çok daha net anladım) kendisini öyle yakın hissediyor ki, poz vermek için poz vermiş olmuyorsunuz.
İşte doğum albümümü merak edenlere işin sırrını açıklıyorum; Mutlu Masal Photography Nilay Yücenur. Kendisi aynı zamanda düğün fotoğrafları da çekiyor, bu yüzden bekar arkadaşlarım da çok şanslı :)
Sevgili anne adayı arkadaşlarıma yazımı sunmaktan keyif duyarım, Nilay Hanım'a da bir kez daha teşekkürü borç bilirim. Hiç şüphesiz Aden Rüzgar'ın ilk yaşını da birlikte kutlayacağız :)

Nilay Hanım'a ulaşmak için;
https://www.facebook.com/pages/Mutlu-Masal-Photography/161935077152405
Telefon 532 507 51 21



Sevgiler,
Şenol Ailesi

23 Ekim 2013 Çarşamba

Biberon Seçerken...

Anne adayları doğum hazırlıklarını yaparken zamanlarının büyük bir bölümünü bebeğin kişisel ihtiyaçlarında kullanacakları araçları seçerken harcıyorlar, tecrübeyle sabittir. Ben her şeyimi tamamlamıştım hızlıca ama bu biberon & emzik olaylarını hep erteledim durdum. Çünkü neyi, nasıl, ne kadar kullanabilirim hususunda hiçbir tecrübem olmadığından gereksiz bir alış-veriş yapmak istemedim. Bu süre zarfında boş mu durdum, tabi ki hayır.

Deneyimli annelere sordum, mağaza danışmanlarına sordum, eczanelere sordum, doktora sordum... Sordum da sordum anlayacağınız... Sonuç mu ? Her bebeğin seçimi farklı, deneme yanılma yöntemi en iyisi. Hatta bazı kimseler biberon yahut emzik kullanımına karşılar, bebeğin sadece meme alması durumundan dolayı. Lakin şöyle bir durum var ki; çalışan anneler bir müddet sonra çalışma hayatına geri dönecekler (bende bu gruptanım) bebeğin öyle yada böyle biberona alışması şart. Emzik ise (şimdi şimdi daha net anlıyorum) kesinlikle bir kurtarıcı. Kimse uzaktan ahkam kesmesin bu yüzden. Aden Rüzgar bildiğiniz kolik bir bebek, sürekli ağlıyor çocuk. Gaz sancısı tuttuğunda inanın ne yapacağımı şaşırıyorum, bu durumda emzik bir nebze de olsa rahatlatıyor beni. Bir yerde annenin de sinir sistemini muhafaza etmesi gerekmez mi ? Neyse gelelim konumuza, ben biberon alış-verişimi canım müdürüm ile yaptım. Ve iyi ki öyle yapmışım, acayip işime yarıyor tercih ettiğimiz biberonlar. Ben Aden için Dr.Browns Natural Flow biberon aldım, hem gaz sancılarını önlemeye yardımcı oluyor hemde anne memesi hissi uyandırıyor bebekte. Aden 35 günlük oldu ve hem biberonu hem beni emiyor. Dışarı çıktığımızda yana yakıla emzirme odası aramıyorum, bebeğimi her ortamda besleyebiliyorum. Bu da avantaj sağlıyor tabi. Çalışma hayatıma döndüğümde de bakan kişi anne sütünü bebeğime vermeye devam edecek böylece. Bu benim nacizane tavsiyem biberon hususunda. 
Gelelim piyasada göreceğiniz diğer çeşitlere;
Cam Biberon; en büyük avantajı ısısını uzun süre koruması.Sterilize edilmesi en kolay biberon çeşidi bu arada, tavsiyemdir. Benim en büyük korkum kırılacak olması, tamam üzerlerinde kırılmaz yazıyor ve bir çoğu bu teknoloji ile üretiliyor ama ne yapayım içim rahat etmiyor. Hep bir kırılacak hissi, stres oluyorum vallahi.
Plastik Biberon; kırılmaz bir kere :) Bebeklerin kavraması açısından daha uygunlar. Hem sıcak hem soğuk sterilize edebilirsiniz. Tercihiniz bu tarz bir biberondan yana olacaksa tek dikkat etmeniz gereken Bisfenol A maddesi içermemesi.
Slikon Biberon; en büyük avantajı Bisfenol A maddesi içermiyor oluşu, gönlünüz rahat kullanabilirsiniz. İç yüzeylerinin bükülgen olması da bebeğin kavrama ve tutuşunu kolaylaştırıyor. Ne yazık ki, kolay bulunabilen bir biberon değil silikon biberon, ayrıca diğer biberonlara kıyasla epey de pahalı kendisi.
Biberon alırken dikkat etmeniz gereken bir başka ayrıntı ise boyutları; her kullanım için model farklılığı olacaktır. 
Mesela;
50 ml biberonlar ilaç ve vitamin alımı için uygundur.
90-120 ml biberonlar yenidoğan için uygundur. 
120-150 ml biberonlar bebeğinizin ilk ayları için uygundur.
240-260 ml üç ve altı aylık minikler için uygundur.
320-340 ml bir yaş itibari ile kullanıma uygundur ve tüm öğünler için gönül rahatlığı ile kullanılabilir.
Biberon alırken temizliğini de hesaba katarak kaç adet alacağınızı bulmanız gerekiyor. Bunu da göz ardı etmeyin derim ben.


Bol sütlü, bol beslemeli günler hanımlar...

22 Ekim 2013 Salı

Doğum Sonrası Depresyon Halleri


Doğum sonrası depresyonu gerçekten ne anlam ifade ediyor, lohusalık denilen şey bu mu ?
Hepimizin bildiği gibi hamilelik sürecinde zaten hormonlarımız ayağa kalkıp, bizleri yeterince hırpalamıştı. Ben Balık burcu bir kadın olarak; zaten duygusal biri iken hamileliğimde iyice ağlak olmuştum. Bir yandan olmadık şeylere de hemen parlayıp, alev alıyordum. Sabırsızlıkla doğuracağım günleri bekliyordum, Allah’ım artık bende normal biri olmak istiyorum derken buldum kendimi defalarca.
Ve sonunda, doğurdum. Peki o hallerim geçti mi, hayır (!)
Psikoloğumla hamilelik sürecimde o dönemi epey kolay atlatmıştım, Allahtan ki kendisi beni doğum sonrası döneme de çok ama çok iyi hazırladı. Bende kendisinden öğrendiklerimi ve bende işe yarayan durumları sizlerle paylaşmak istedim. Doğum sonrası depresyon, bazı kadınlar için hamilelik sürecine ve doğumdan hemen sonraki yaşadıklarına bağlı olarak gelişen, birçok depresyon belirtisi içeren bir ruhsal bunalım süreci. Öncelikle bunu bilmekte ve bilinçlenmekte fayda var. Peki bu bir hastalık mı ? Elbette, hayır. Bu dönemi, geçici bir dönem kabul etmekle ve ona göre davranmakta fayda var, bu sizi bir adım öne geçirecek yegane method. Bu sürecin biyolojik nedeni ise kadının hamilelik döneminde yükselen östrojen ve progesteron düzeylerinin doğumla birlikte ani düşmesidir. Ne yazık ki bu da depresif belirtilere yol açabiliyor. Genellikle bu süreç doğumdan sonra 4 ile 6 hafta arası sürüyormuş, bunu normal kabul ediyor uzmanlar ancak bu dönem uzarsa mutlaka uzman bir yardım şart. Buna dikkat etmekte yarar görüyorum. Aşırı mutsuzluk, halsizlik, gerginlik, ataklar vs gibi durumları yaşamanız çok ama çok normal. Bu bulgular ilk aydan sonra kendiliğinden azalacak ve her şey normale dönmeye başlayacak. Bu süreci atlatmak için ise;
  •  Bebek bakımında size yardımcı olacak eş, aile büyükleri, bakıcı vb gibi kişilerden fazla fazla yararlanmak.
  • Uyku düzeninizi oluşturmak, bebek ile birlikte sizin de dinlenmeniz şart.
  • Beslenmenize dikkat etmek. Bu dikkat size hamileliğinizde aldığınız kiloları kolayca vermenizde de fayda sağlayacak ve bebeğinize süt olarak geri dönecek.
  • Sevdiğiniz arkadaşlarınızla görüşmek. Bu sizi epey rahatlatacaktır.
  • Özgüven duygunuzu kendinize sıkça hatırlatmak.
  • Bebeğinizle iletişim kurmak, ona bir bakışınız bile sizi nasıl mutlu edecek kim bilir.
  • Mutlu hissettiğiniz günleri düşünmek. Tekrar o günlerinizdeki gibi davranabilirsiniz, bu süreci hızlandıracaktır.
  • Günlük planlar yapmak.
  • Ufak ta olsa her başardığınız şey için kendinizi mutlaka ödüllendirmek. Bu her kadına iyi gelir değil mi ?
  • Kulaktan dolma bilgilere, herkesin ne söylediğine kulaklarınızı tıkamak. Bu maddeyi hayatımızın her alanında uygulamak lazım bence.
  •  Bedensel aktivitelerinize devam etmek.
  • Gün boyunca ne hissettiğinizi not etmek ve haftanızın değerlendirmesini yapmak.


Unutmayın ki, bu dönemi yaşayan ne ilk ne de son kadın sizsiniz. Bu hamilelik gibi yaşanması olağan bir doğum sonrası. Bunun da keyfini çıkarın derim ben :) Bol neşeli, bol gülüşlü, bol bebek kokulu günler hepinize…

11 Ekim 2013 Cuma

23 Günlük Bebek Ne Demek ?

Aden Rüzgar bugün tam 23 günlük oldu. Günden güne büyüyor, değişiyor. Her gün daha tatlı oluyor, benim diye demiyorum ama muhteşem bir bebek :) Bu da sanırım kargaya yavrusu durumları oluyor, elimde değil :)

Aden Rüzgar ile birlikte bende her gün başka şeyler öğreniyorum, tecrübe ediyorum. Benim gibi taze anneler varsa bu yazı rehber olsun onlara :) Doğrusuyla yanlışıyla bakalım neler yaşadık oğlumla, iyi okumalar :)


  • Hastaneden çıkmak için can atıp, eve geçince ahhh keşke hep orada kalsaydım diyeceksiniz mesela...
  • Bebeğinizin en ufak bir ağlamasıyla gözünüzden akan yaşlara inanamayacaksınız mesela...
  • Bebeğin altını değiştirmek hususunda 4.günden sonra uzman oluyorsun mesela...
  • Bebeğin altındaki ıslaklığı anlayabilmek için mavi çizgiyi bulan insana yatıp kalkıp dua edeceksiniz mesela...
  • Emzirme yastığı denilen şeyin ne diye yapıldığını anlamanız sadece 5 gününüzü alacak mesela...
  • Bebeğiniz karnınızdayken kurduğunuz mutlu aile (ağlamayan bebek) tablosunu unutmanız ise sadece 1 hafta sürecek mesela...
  • Koca ile birlikte yaptığınız kahvaltıları, mutlu akşam yemeklerini ise hafızanızda sadece hatıra olarak bırakmanız 5 gün kadar sürüyor mesela... (bu süre zarfında ısrarla deneyeceksiniz ama kazanan bebeğiniz olacak)
  • Bebeğiniz mışıl mışıl uyuyor iken ''aman Allahım ağlıyor'' diyerek ışık hızı ile odasında bitivermeniz ise sadece 2 gününüzü alacak mesela... Çıldırmıyorsunuz merak etmeyin, o ses hep kulaklarınızda olacak, alışın bence.
  • Herkes kendi çocuk büyütme hikayesini yazıyor, bunu anlamanız sadece 1 gününüzü alacak mesela... En iyi çözüm kulaklara pamuk...
  • Her gün bebeğinizle dışarı çıkmak için hazırlanacak ama ya üşütürsem diye vazgeçeceksiniz mesela... (Ben kararlıyım hafta sonu çıkacağım artık, delirmeme ramak kaldı yoksa)
  • Gaz çıkarmak hususunda master degree yapacaksınız ve buna inanamayacaksınız mesela...
  • Gaz çıkartan birine kahkahalarla 'aferin' demenin ne büyük mutluluk olduğunu öğreneceksiniz mesela...
  • Gece uykularınızın ne kadar tatlı ve kıymetli olduğunu anlayacaksınız mesela...
  • Bebeğiniz altına yaptığında değiştirmek için acele edecek ancak işinin henüz bitmediğini üzerinize kaka yada çiş yapınca anlayacaksınız... Ve bir daha bu hataya düşmeyip, yemezler artık paşam nidalarıyla bebeğinize caka satacaksınız mesela...
  • Onu uyutmak için can atacak, uyusun diye yalvaracak, uyuduğunda ise 'hadi artık uyansın, özledim' söylemlerinden kendinizi alamayacaksınız mesela...
  • Yanı başınızda uyuyan küçük meleğinizin çektiğiniz fotoğraflarına bakacaksınız, ne kadar özlemişim diyecek ve sonra kendi kendinize güleceksiniz mesela...
  • Sizi arayan herkese ısrarla onu anlatacaksınız mesela...
  • Doktor kontrolleriniz için gün sayacaksınız ve onun büyüdüğünü doktorunuzdan duymak için sabırsızlanacaksınız mesela...
  • Romantizmin sadece yenilen bir yemek, alınan bir hediye, söylenen aşk dolu sözcükler olmadığını koca ile bebeğinizi yıkarken anlayacaksınız mesela... Hatta kocanıza tekrar aşık olabilirsiniz :)
  • Gündüz uyuyan bebeğiniz gece de uyuyacak sanıp, koca ile huzur dolu akşam hayali kuracaksınız ama nafile...
  • Her gün dua edecek ve iyi ki diyeceksiniz mesela...

4 Ekim 2013 Cuma

WorkingMother TR

Herkese selamlar...

Sizlerle güzel bir haberi paylaşmak istedim, blog yazarı olarak artık yazılarımı ve paylaşımlarımı Working Mother dergisinde bulabilirsiniz.


Çalışan annelerin, anne adaylarının ilgiyle takip ettiği, içeriği bol, rehber niteliğindeki konu ve yazıları ile bebekli hayatımıza bir nebze de olsa farklı bakış açısı kazandıracağı, tüm annelerin ortak paydada buluşabileceği sıcak ve samimi bir ortam olan Working Mother'ın bir üyesi olmaktan mutluyum.

Hepinizi bu mutluluğa davet etmekten gurur duyarım :)

Sevgiler...

30 Eylül 2013 Pazartesi

Aden Rüzgar Doğdu (!)

Sonunda... Karnımda özlemle taşıdığım minik kelebeğim artık kucağımda. 18 Eylül Çarşamba saat 15:16 miladım oldu benim. Hâlâ inanamıyorum, ben anne oldum. Dünyalar tatlısı bir oğlum var. Koskoca 9 ay nasıl bitti anlamadım, zaman öyle çabuk geçti ki... Tek temennim anneliği tatmak isteyen herkese Allah bu duyguyu nasip etsin. Evlat sahibi olmak inanılmaz, onun cennet kokusunu içime çekmeye doyamıyorum. Her defasında başına gidip, bu benim mi diyorum. Şükürler olsun, o artık bizimle. Yuvasında, anne-babasının yanında. Dilerim yeni başladığı hayatı, Rüzgar'ıma bolca mutluluk verir. Ben annesi olarak ona Dünya'yı tanıtmaya ve güzelliklerini göstermeye rehberlik etmek için hep yanında olacağım.

18 Eylül'e geri dönecek olursak; o sabah bir farklı uyandım aslına bakarsanız hiç uyumadım, uyandım demek pek doğru bir tanımlama olmadı :) Saat 06.30 gibi kalktım, hafif bir kahvaltı yaptım. Sonrasında eşim ile hastane için hazırladıklarımızı kontrol ettik. İşte her şey tamamdı... Yerimde duramıyordum. Biraz korku, biraz endişe, biraz heyecan, çokça mutluluk ve sevinç... Saatimiz 10.30'u gösterdiğinde evden çıkmak için hazırdık. Boş ana kucağımıza da alarak arabımıza bindik. Eve 3 kişi dönecek olmanın verdiği enerji ile kıpır kıpırdım. Aslına bakarsanız eşim de ben de öyle gergindik ki, bunu anlatmanın imkanı yok. Hastaneye vardığımızda odamızın tüm organizasyon işleri hallolmuş, değerli müdürüm ve sevgili arkadaşlarım sevgiyle beni bekliyorlardı. İşte o an tutamadım kendimi, ağladım. Dolmuştum artık... Nasıl güzel insanlarla çalıştığımı görmek bir kez daha iyi ki dedirtti bana. Hemşire hemen yanıma geldi ve mavi bir gömlek giydirdi bana, aslında ben daha o moda girmeye hazır değildim ama rutin böyleymiş. Mecburen hazırlandım ve damar yolu açıldı. Tüm bunlar olurken Mutlu Masal Photography Sevgili Nilay Hanım marifetini konuşturmaya başlamıştı bile, buradan kendisine bir kez daha sevgilerimi iletiyorum çünkü yaptığı işe bayıldım. Herkese nacizane tavsiyemdir.

Saatler geçmek bilmedi, tüm bunlar olurken yakınlarımda birbir hastaneye akın etmeye başladılar, öncesinde eşimin ailesi sonrasında okul arkadaşlarım ve iş arkadaşlarım. Saat 14.50 gibi ameliyathane için almaya geldiler beni, aman Allah'ım gidiyordum, işte başlıyordu her şey...

Sevenlerimin arasından (ağlamamaya çalışarak) onlara el sallayarak ayrıldım kattan, sadece eşim vardı yanımda. Ameliyathane girişinde eşimle de vedalaştıktan sonra yalnızdım artık. Hemen yatırdılar beni, epidurali uygulayacak uzman gelmişti, odam da tanışmıştık kendisi ile, şimdi uygulama yapacaktı. Her şey mükemmel gidiyordu. Ameliyathane grubu gerçekten çok sevecen ve neşe dolu, bende onlara ayak uydurayım diyorum ama nafile, kafamda deli sorular :)

Veee taaataataaammm doktorum da geldi, başlıyorduk artık. Belden aşağımı hissetmiyordum, sadece hareketleri duyuyordum. Çok geçmden bir serzenişle birlikte bir ağlama sesi duydum, bayaca gür... İşte bu benim oğlum dedim, annesi gibi sesi bol :) Doktorum inanılmaz tatlı bir bebek bu dedi, hemen gösterin onu bana dedim fakat onlar duymuyordu sanki beni. Herkes oğlumu seviyordu, bir ben kalmıştım. Sabırsızlanmak nasıl bir duyguymuş anladım o an.

Veeeee o an... Gözümden düşen bir damla yaş... Ve o koku... 
Ufacık, tamamen savunmasız, dünyalar tatlısı bir erkek, benim o. Benim parçam, canım...
Cennetten bir rüzgar esti işte ameliyathaneye...

Aden Rüzgar bebek;
Bakmadan göremezsin, görmeden bilemezsin...
Bakmak gözle, görmek gönülle...
Bilmek ise yürekte hissedince mümkündür.
Sağlıkla & Sevgiyle büyü...




















13 Eylül 2013 Cuma

Rüzgar'lı Günlere 5 Kala !

Geri sayımın bu kadar heyecanlı olduğunu ilk hissedişim... Korku, heyecan, mutluluk, özlem, endişe ne varsa insana dair hepsini hissediyorum şu günlerde. Sabırsızlanıyorum artık oğlumu kucağıma almak için. Onunla 9 ay boyunca neler yaşadık, neler konuştuk, neler hissettik... Kokusunu içime çekmek için çok az kaldı, tam 5 gün. 18 Eylül'de Rüzgar artık kucağımda olacak Allah kısmet ederse.



Rüzgar ve kendim için hep normal doğum hayali kurdum ama Rüzgar rahatına pek düşkün olduğundan, normal doğum yoluna girmedi. Ters şuan kendisi :) Sanırım böyle daha mutlu :)  Doktorumuz artık son haftaların tehlikeli olduğunu, Paşa'nın dönmeye pek niyeti olmadığını uzun uzun anlattı bana. Epidural sezeryan olacağım bu yüzden. Normal doğum hayal ederken bile bu kadar korkmuyordum, aslında tam olarak hissettiğim korku mu onu da bilmiyorum, içim bir tuhaf anlayacağınız.

Normal doğuma endekslediğimden kendimi, epidural sezeryanı pek araştırmamıştım. Şimdi şimdi bilgi ediniyorum, yazımı okuyan tecrübe edinmiş anneler var ise konu ile alakalı yorum lütfen :)

Haftaya çarşamba saat 13.30 da yeni bir hayata merhaba diyeceğim, bugüne kadar bizimle olan tüm sevenlerimize teşekkür ederiz.

Hepinizi bekleriz ilk buluşmaya.



3 Eylül 2013 Salı

O Artık Hamile...

Bu sabah ofise geldiğimde şöyle bir twitter hesabımı kontrol edeyim dedim, anam o da ne ? Ortalık yıkılıyor, kendisini ve hayata duruşunu çok beğendiğim nadir sanatçılardan Sevgili Demet Akalın hamile !!!

Öyle sevindim tahmin bile edemezsiniz, sanırım anne olmak böyle bir şey. Şuan kendisinin neler hissettiğini ve hissedeceğini bilen biri olarak onun adına çok mutlu oldum. Demet Akalın'a karşı hep bir sempatim vardır, yüreğini güzel bulduğum ve bu güzellikleri hak ettiğine inanmışımdır hep. İşte sonunda o da artık bir anne adayı.

Allah'tan temennim bebeğini sağlıkla kucağına alması... Huzurla & mutlulukla büyütmesi minik kelebeği...
Burdan bir kez daha Sevgili Demet & Okan Kurt çiftini tebrik ediyoruz, mutluluklar... Şansınız bol olsun.


2 Eylül 2013 Pazartesi

Hastane & Doğum Çantası

Eveeet, geldi çattı doğum denilen şey. Nihayet bende hastane çantamı hazırladım dün akşam. Biraz zor ve telaşlı oldu ama sonunda oldurdum. Eğer sizde ben gibi 37.haftadaysanız ve doğum çantanız hazır değilse ne demek istediğimi anlamışsınızdır. Nasıl gözümde büyüttüm ben bu olayı tahmin bile edemezsiniz, her şeyin mükemmel olmasını isteyen ben gibi pimpirikli anneler varsa bu yazı biraz olsun rahatlatacaktır onları. Hamile olmak dünyanın en zor ve en özel olayı bence. Zor diyorum çünkü sizi neler bekliyor hiç bilmiyorsunuz, ne yaşayacaksınız, ne hissedeceksiniz tamamen muamma. Herkes bir şeyler anlatıyor ancak herkesin anlattığı & yaşadığı kendine. Dün akşama kadar çok rahatsızdım ya doğurursam, hiçbir şeyim hazır değil vs gibi kaygılar içerisindeydim. Bolca alışveriş yaptım, alacak listem bitti neredeyse ama bir türlü toparlanamadım ben. Evin bebeğe hazırlığı, bebeğin hayata hazırlığı, annenin doğuma hazırlığı hep farklı etaplar bana göre. Her bir etap için ayrı bir efor gerekiyor. Hele bir de ilk heyecanınız ise, yandınız. İnsan nereden başlayacağını bile bilemiyor. Ben çok fazla araştırdım, güvendiğim kişilerden hep bilgi aldım ve en önemlisi doktorumla hep iletişim halindeyim. Tamam, belki abartmış olabilirim ama ne yapayım elimde değil. Siz değerli anne adaylarına nacizane tavisyem hamile iken kesinlikle ev dekorasyon değişikliğine girmeyin, girecekseniz de hamileliğinizin ilk dönemlerinde bu işi halletmeye bakın çünkü top gibi bir karınla ev işi yapmak epey zor oluyor. Hele bu işleri yaparken yalnız iseniz, bir daha düşünün derim. Temizlik için yardımcım olduğu halde epey zorlandım, 72 saatte evi anca yerleştirebildik eşimle. Eşime yeri gelmişken burdan bir kez daha teşekkür ediyorum, hamileliğim boyunca hep yanımda oldu ve her konuda en büyük ve tek yardımcım o idi.


Gelelim hastane çantama (valla benim diye söylemiyorum ama şahane oldu), arkadaşlarım benimle dalga geçiyorlar kaç gün kalacaksın diye ama olsun :) Ben böyleyim... Şansa bırakmam hiçbir şeyimi. Söz konusu doğacak yavrum ise hele... Tek temennim bir an önce oğlumu sağlıkla kucağıma almak artık...


  • Bebeğiniz için hastane çıkış diye nitelendirilen iç body & tulum & şapka & eldiven takımı. Hastanelerin bir çoğu bu hizmeti size veriyor ancak ben kendi aldıklarımın giydirilmesi taraftarıyım. Bu takımdan çantama 3 adet yerleştirdim bile.
  • Bebeğiniz için çorap (3 çift)
  • Kendiniz için rahat gecelik & pijama takımı. Zorlandığım tek alışveriş buydu diyebilirim, ben boncuğu vs çok sevmem. Abartıdan uzak modeller aradığım için karar vermem daha doğrusu ne istediğimi bulmam epey zor oldu. Sonunda metrocity Katia mağazasında aradığım buldum. Ben gibi şık sadelik seven güzel annelere tavsiyemdir. Ben bir adet gecelik, bir adet pijama takımı aldım. Ve sabahlık tabiki...
  • Rahat bir terlik
  • Anne için çorap
  • 2 adet emzirme sütyeni (en nefret ettiğim durumlardan biri başkasının yanında göğüsler fora deyip emzirme olayı ve diğerlerinin sanki tercih hakkımız yokmuş gibi düşüncesizce yanımızda olmaları)
  • Doğum modelinize göre iç çamaşırı (ben normal doğum düşünüyorum bu yüzden korseli 3-4 adet iç çamaşırı ve yine ne olur ne olmaz diye de 3-4 adet sezeryan için %100 koton yüksek belli iç çamaşırı koydum kendime)
  • Göğüs kalkanı
  • Göğüs ucu kremi
  • Göğüs pedi
  • Diş fırçası & macun
  • Deodorant
  • Bebeğiniz için ince penye & kalın battaniye (ben ikisinden de koydum)
  • El havlusu (hastanede olacaktır muhakkak ama ben kullanmak istemediğimden bir tane aldım yanıma)
  • Lohusa tacı :) olmazsa olmaz şekerim :) (ben kırmızı aldım kendime, al basmasın diye) :p
  • Hamilelik takip dosyanız (eşinize mutlaka bildirin, o an nerede olduğunu hatırlayamayabilirsiniz)
  • Hijyenik ped ve bebeğiniz için yenidoğan bezi (bu hizmetleri de hastaneniz veriyordur ama ben ne olur ne olmaz diye yanıma da aldım)
  • Hastane çıkışında kullanmak için ana kucağı
  • Hastane çıkışı için rahat günlük kıyafet
  • Kirli torbası
  • İhtiyacınız olabileceğine karşın duş jeli & şampuan setiniz (ben büyük boyları yanımda taşımaktansa Watsons mağazasından seyahat boylarını aldım)
  • Makyaj yapmayı düşünüyor iseniz mutlaka yüz bakım ürünlerinizi yanınıza alın derim. Makyaj malzemesine gerek olur mu bilemiyorum çünkü zaten hastanenin kuaför hizmetleri oluyor. Şahsen ben ordan yararlanacağım. Bir de onları yük etmeye gerek yok kanımca.
İşte hanımlar bende durum bu şekilde, eğer sizlerin de fikirleri var ise bu konuda yorum olarak bekliyorum. Belki benim unuttuğum ama sizin atlamadığınız şeyler çıkabilir.

Artık çok az kaldı, heyecan dorukta.
Bu arada Köfte'nin adı Rüzgar :) Rüzgar için geri sayıma başladığımız günler bunlar...

Sevgiyle kalın...

12 Ağustos 2013 Pazartesi

Çekilişle Gelen Cilt Bakımı

Uzun bir aradan sonra yazıyormuş gibiyim şuan, bayram tatili araya girince iyice uzak kaldık her şeyden. Öncesi zaten inanılmaz yoğundu, hiçbir şeye bakacak zamanım yoktu diyebilirim. Şimdi ise mail kutum dolmuş taşmış vaziyette. Bakalım bu hafta nasıl geçecek, ben şimdiden herkese şans dolu, mutluluk dolu başarılı bir hafta diliyorum.

Bayram öncesi Sevgili Mascarammaxx dergisi bir çekiliş duyurdu, açıkçası dergiyi duymuştum ama pek inceleme şansım olmamıştı. Bu tanışma vesilesi ile dijital platformda biz hanımları güzellikten tutun da beslenmeye kadar her konu hakkında bilgilendiren ve bunları şahane bir içerik ile bizimle paylaşan Mascarammaxx, kesinlikle muazzam bir dergi. İncelemenizi şiddetle tavsiye ediyorum sonrasında müptelası olacağınızdan zaten şüphem yok. Tecrübeyle sabit. Çekilişi Sevgili Meltem sayesinde-blogunu hayranlıkla takip ediyorum bu arada- (@kokoshgirl) öğrendim. Katılmak ve şansımı denemek istedim çünkü Özel Ethica Levent Hastanesi'nde cilt bakımı hediye ediyorlardı ve iyi ki de katılmışım, ilk talihli ben seçildim. Bursa'dan buraya taşındıktan sonra birkaç yerde cilt bakımı yaptırdım ancak pek içime sinen yerler olmadı, hep arayış içerisindeydim. Cilt bakımı yapacak mekanın hastane oluşu iyice cezbetti beni. Benim için inanılmaz bir şans oldu. Buradan bir kez daha hem Kokoshgirl Meltem'e hemde Mascarammaxx Serpil Çekin'e teşekkürlerimi iletiyorum. 

Açıkçası ilk etapta pek umutlu değildim ne de olsa çekiliş sonucu hak kazanmıştım ve benle ne kadar ilgilenebilirlerdi ki ? Bayram arifesi saat 09.30 için randevu aldım, hastanenin yolunu tuttum. Sabah sabah olmasına rağmen güler yüzle ve sevgiyle karşılandım. Biraz bekledikten sonra hemen işlem için bakım odasına aldılar beni, hamile olduğumdan dolayı hangi işlemleri yapacaklarını sordum. Detaylı bilgi aldıktan sonra işleme başladılar, bir yandan cildim temizleniyor bir yandan da cilt bakımı hakkında sohbet ediyorduk. Keyfime diyecek yoktu anlayacağınız :) Tüm işlemler bittiğinde yeniden doğmuş gibi hissediyordum dememe gerek yok sanırım :) Bir kadına bakımdan daha iyi gelen başka bir şey yok bu hayatta valla :)

Sonrasında pozitif enerjisi ile karşısındakine mutlak samimiyet ve güven veren Ebru Hanım ile tanıştım ve sohbet ettim. Hastane hakkında bilgi aldım, uyguladıkları işlemleri öğrendim ve sonrasında başka projelerde görüşmek üzere randevulaştık. Bundan sonra özellikle cilt bakımım için oraya gideceğimden eminim. 

Herkese teşekkürlerimi iletiyorum bir kez daha.
Kadın olmak güzel...

Bu pozda yoğun nem maskesi sonrası beklerken :)

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Doğum Hazırlığı

32. haftaya adım atmaya hazırlandığım şu günlerde, elim ayağım karıştı diyebilirim. Millet doğum çantasını 28. haftada hazır ederken ben hâlâ el ense moddayım. Bir türlü başaramadım organize olabilmeyi, hep bir şeyler çıktı. Erteledim durdum taa ki geçtiğimiz haftaya kadar :)

Eşimi de taktım koluma, önce Trump Towers sonra Cevahir. Trump'a ilk gidişimdi, e-bebek mağazasını görmeyi çok istiyordum ama itiraf etmeliyim ki çok ta etkilenmedim. Anlattıkları kadar ilgi, alaka da görmedim. Tabi alışveriş yapmadan da çıkmadım :) İnsan mağazaya girince anlıyor aslında ne çok eksiği olduğunu, Köfte için doğum sonrası lazım olabilecek bir çok şeyi oradan aldık. Görsellerde de görebileceksiniz. Mesela Bebe Dor'un ufak tırnak kitini, Baby Jem'in alt açma takımını, yine aynı markanın havlu setini ve küvet filesini aldım. Deneyip,göreceğiz :) Doktorumun da tavsiyesi ile Lansinoh'un göğüs pedini ve göğüs ucu kremini aldım, bu tarz konularda oldukça hassas davranıyorum. Belki abartıyorum ama şartlarım el verdiği sürece bebeğime ve kendime olan bakımım hep bu şekilde olacak. Piyasada envai çeşit göğüs pedleri ve kremleri var, insanın aklı gidip geliyor. Tecrübeli annelere sorduğumda ise, iş daha da karmaşık bir hâl alıyor. Her kafadan ayrı ses... Ben bu tarz kişisel tercihler için doktoruma danışmayı tercih ediyorum, işin içerisinde medikal bir durum varsa neden bazı şeyleri şansa bırakayım ki ?


Doğum çantam biraz kokoş benim :) Bir okusanız sanırsınız ki ben bir hafta falan orada kalacağım. Ki hâlâ kendime uygun bir pijama & gecelik takımı bulamadım, bilmiyorum sadece bana mı öyle geliyor ama bu sektör de ciddi bir açık olduğunu düşünüyorum. Her marka neredeyse birbirinin kopyası durumunda. Ve modeller tam babaanne işi :) Sevgili babaannem bana kızmasın ama durum bu :) Bu yönde arayışlarım hâlen devam ediyor, yazımı okuyan annelerden ricam kendi tecrübelerini ve memnun kaldıkları markaları bana yazmaları bakarsınız bende faydalanırım :)


Ama geçen Forum İstanbul'da dolaşırken Oysho'ya uğradım ve inanılmaz şirin bir terlik buldum. Kesinlikle benim olmalıydı inanın fiyatına bile bakmadım ve taaa taa taammmm kasaya ödeme için gittiğimde indirimde olduğunu öğrendim. Alllaaahhhhh kim benden daha mutlu olabilirdi ki ? Model tam benlik, hem sade hem şık. Daha yalın objeleri tercih ettiğimden olsa gerek duru modeller beni daha çok çekiyor. Hafif bir de geçmiş esintisi taşıyınca almadan duramıyorum. Eminim siz de çok beğeneceksiniz.


Köfte'ye belirli zamanlarda tulum ve body tarzı giysiler zaten almıştım. Önceliğim hastane çıkışı denilen ürün grubu oldu. B&G Store'da organik bir takım buldum. Erkek bebek bekliyorsan ne yazık ki mavi renk dayatılıyor ebeveynlere. Nefret ediyorum bu durumdan. Buradan sevenlerime sesleniyorum n'olur bebeğimize hediye alırken maviden uzak durun :) Kafayı yemek üzereyim. Neyse çok şık beyaz bir set aldım oğluma, hemde istediğim gibi organik :) Tenine değecek ilk ürün gruplarının özellikle organik olmasını tercih ediyorum, dedim ya size ben biraz abarttım :) Ama ileride yeterince katkı maddeleri ile büyüyecek, hazır tercih kullanma hakkı bendeyken niye bunu kullanmayayım ? Yine aynı markanın pijama takımını da aldım, tam küçük adam takımı valla :)


Cevahir mothercare mağazasını çok seviyorum hem ilgi muazzam hemde ben gibi deneyimsiz anneleri bilgilendirecek şahane personelleri var. Çok işimize yaradı valla... Bir adet hastane çıkışına benzer bir ürün de buradan aldık. Ne yazık ki o mavi :( Çünkü başka rengi yoktu. Sonra bolca ihtiyacım olacağını düşündüğüm iç body takımları aldık, hem uzun hem kısa kollu sanırım bir de atlet gibi olanlardan almam gerek. Daha sonra bakacağım o duruma. Bir de ilk ay giydirebileceğim bolca tulum :) Hepsi şahane, ve bunlar çok güzel heyecanlar, dilerim her kadın yaşar bu güzelliği...


Mothercare battaniyelerini inceledim, bir adet altı polar üstü kumaş desenli bir battaniye edindim. Zaten Londra'dan yine aynı markanın kadife battaniyesi çok sevdiğim müdürüm tarafından hediye getirilmişti, bir de B&G Store'dan almıştım şimdilik işimi görür diye düşünüyorum ama geçen English Home'da örme battaniye gördüm, onu da listeme ekledim, her an alabilirim :) Durduramıyorum kendimi napayım :)


Doğum çantamı hazır ettiğimde ki umarım bunu başarabilirim.Sizlerle paylaşacağım bakalım beğenecek misiniz ? Yorumlarınızı inanılmaz merak ediyorum :)


Bir de şu ara, hastahane odası süslemeleri, doğum fotoğrafçısı, ikramlıklar ve hediyelikler ile meşgulum. Detayları paylaşacağım...


Ben bu çocuğu törenle doğuracağım bunu anladım :)


Hepinize sevgiler...













Oysho terlik 49,90 TL
Mothercare polar battaniye 89,90 TL
Mothercare hastane çıkışı 69,90 TL (battaniye yok)
Mothercare 3'lü uzun kollu body 49,90 TL
Mothercare patik 39,90 TL
Mothercare hırka 79,90 TL
Mothercare mumy and daddy love me takım 79,90TL
B&G Store organik hastane çıkışı 199,90 TL
B&G Store pijama takımı 99,90 TL
Lansinoh göğüs pedi 49,90 TL
Lansinoh göğüs ucu kreimi 39,90 TL
Braun ateş ölçer 60,00 TL
Bebe Dor mini tırnak kiti 19,90 TL
Kanz tulum 27,90 TL
Baby Jem alt açma kiti 29,90 TL
Baby Jem banyo havlu seti 50,00 TL
Baby Jem küvet filesi 15,00 TL




15 Temmuz 2013 Pazartesi

Hamilelikte tatil

Köfte ile 30.haftamızın içindeyiz artık, büyüyen karnımın yanısıra bir de şişen ayaklarım var. Balon gibi oldu ayaklarım ve inanılmaz bir sancısı var. Kapalı ayakkabılarım ile vedalaşalı zaten epey olmuştu ancak babetlerle de ayrılmak kötü oldu. Babet giydiğimde bile üstten baktığımda kabarmış hamur gibi görüyordum ayaklarımı. Doktorumla konuştuğumda hamilelik döneminde bunun olabileceğini, tuza ve şekere dikkat etmem gerektiğini (ki bütün testlerim normal çıktı) çok yorulmamamı ve ofiste çalışmalarıma ara vermemi istedi. Ne yazık ki, çalışıyorsan ve hamileysen hayat çok zor.




Gelelim konumuza, hep derim tatilin iyisi kötüsü olmaz. Tatil her zaman tatildir. Hamileliğim boyunca (ilk aylar hariç) pek dikkat etmedim daha doğrusu abartmadım vücudumun değişikliklerini. Zaten ben öyle ne oldum delisi insanları da pek sevmem, mıymıymıy konuşmalar, uzun kaprisler ve şımarıklıklar hiç bana göre değil. Hamileliğimde de gezmekten geri kalmadım diyebilirim tabi zamanım olduğu sürece. Yorgunluğumu atmak için sağlığımı da tehlikeye atmadan güzel şeyler yaptım hep. Bu hafta sonu da eşim ve şirket arkadaşlarım ile birlikte organize edilmiş bir Abant Gezisine katıldık. Şirket olarak çok faaliz diyebilirim. Bu tür organizasyonlar bizim buralarda pek sık yapılır.

Cumartesi sabah saat 07.30 gibi düştük yollara, güle oynaya, mola vere vere saat 12.30 gibi vardık otelimize. Çok keyifli bir yolculuktu, kalabalık olunca bir de sevdiklerin olunca yanında tadından yenmiyor bu yolculuklar. Otele vardık, hemen odalara yerleştik ve havuzun keyfini çıkarmak için hazırlanıp havuza indik. Ben hijyen fobimden dolayı havuza girmesem de eşimin ve grubun eğlencesi ile coştum. Onlar serin sularda eğlenirken ben de güneşin keyfine vardım. Oğluma enfes bir güneş banyosu yaptırdım :) Ohh yarasın kemiklerine...


Abant'a hep gitmek istemişimdir, kısmet bugüneymiş. Ve tek kelime ile harika diyebilirim. Yeşilin ve mavinin dengesi beni benden aldı, sıfır nem, muazzam temiz hava... Güneşin tepede olduğu anlarda bile öyle serindi ki hava, inanamadık. Yapış yapış olmadan, terlemeden bir tatil geçirdik. Huzura geldim resmen :) Çok iyi geldi, bolca dinlendim. Ayaklarım şişmek hususunda beni rahat bırakmadı ama ben hiç oralı olmadım :) Hodri meydan dedim, sesimi çıkartmadım. Sırt ağrılarım azdı, belim azdı, oğlum azdı ama ben çok güzel idare ettim vücudumu. 15 dk yürüdüysem 5 dk mutlaka dinlendim, bol bol su içtim. Sıvı almak çok önemli biliyorsunuz ki... Bolca kahkaha atarak oğlumu da teşvik ettim, o da sağolsun tekmeleri ile karşılık verdi hep ve bu çok başka bir şey. Onu karnımda mutlu hissettikçe bende ne yorgunluk ne şişkinlik kaldı. İki sevdiğim erkek yanımda daha ne olsun :)


Konaklama için Büyük Abant Otelini tercih ettik, harika bir otel. Bir kere temiz heryeri, bu benden geçmesi için ilk etapta yeterli idi. Sonrasında havuzu, hamamı, saunası (ben kullanmadım) hizmet kalitesinin de gayet yerinde olduğunu test ettim. Kısaca hafta sonu kaçamak yapmak isteyenlere ve tercihini Abant'tan yana kullananlara tavsiyemdir.

Dönüş yolunda ise hemen eve dönmek yerine Kartepe - Maşukiye yaptık. Ardından Sapanca Sahilinde bir yürüyüş ohh miss...

Lafın kısası hanımlar, bu özel döneminizde hiçbir şeyden mahrum kalmayın. Sağlığınız el verdiği sürece keyif almaktan hoşlandığınız ne varsa yapın. Tatile çıkmadan önce mutlaka doktorunuzla konuşun ama bu önemli. Herkesin hamileliği başka gelişiyor.

Sevgilerimle...






Bu seyahatimde bana eşlik eden kıyafetlerim şöyle;
Siyah Elbisem H&M
Beyaz Bluzum H&M
Somon Terliklerim H&M
Somon Pantolonum Nişantaşı Elimod Boutique
Beyaz Terliklerim Birkenstock
Güneş Gözlüklerim Ray-Ban Wayfarer



8 Temmuz 2013 Pazartesi

Bir Hamile'nin Alış-Verişi

Artık neredeyse 29 haftalık olduk, karnımız büyüdü, hafif kilo aldık. Sanırım Köfte, köfte olmaktan çıktı artık; zira siz hiç bir kilonun üzerinde köfte gördünüz mü ? :)

Bu ara sık sık kozmetik alışverişine çıktım, vücudum değişimine son hızla devam ediyor. Aslına bakarsanız ben standartlarında bir hamileyim, arkadan yada farketmez önden görseniz hamile olduğumu anlamayabilirsiniz. Çok fazla kilo almadım, yüzümde de öyle pek değişiklik olmadı (poğaça gibi bir surat dışında) sadece tek sıkıntım ellerimin ve ayaklarımın şişmesi. Çalıştığım için gün içerisinde çok zorlanıyorum, en sevdiğim stiletto'larımdan ayrılmak zor oldu. Toplantılarımın vazgeçilmeziydiler onlar, iş dünyasında ki hanımlar bilirler, toplantı demek stiletto demek :) Babetler ile akraba çıkacağım neredeyse, hatta ve hatta ara ara canım Birkenstock'larımı da yanımda getiriyorum. Ofiste biraz uygunsuz dursa da, yapacak bir şey yok. Hamileyim ben kardeşim :) Bunun benim için ne rezil bir durum olduğunu anlamak eminim hiçte zor değil, mesai arkadaşlarım bile üzülüyorlar bu halime düşünün :) Sen haaa, terlik haaa :) Ama kaderde varsa üzülmek neye yarar... :)

Geçtiğimiz hafta müdavimi olduğum Yves Rocher mağazasına şöyle bir uğradım, saç kremimi ve duş jelimi yeniledim. Yves Rocher'in muazzam bir duş jeli koleksiyonu var, kendime fresh kokulu iki tane aldım. Normalde de çok severim mis kokuları ama hamileliğimde buna ayrı bir ihtiyaç duyuyorum. Bazen kendimi çok ağır ve şiş hissettiğimden, duş almak bana sanki tüm o şişliklerden kurtuluyormuşum gibi bir dinginlik veriyor. Etrafımı saran ve buram buram tazelik kokan aromalar adeta şölen havası yaratıyor bende. Seviyorum hemde çok :)



İşin en zor kısmı yaz aylarını hamile geçirmek, çok şanslıyım ki hiçbir zaman terleme problemi olan bir kadın olmadım. Bu ara hem hamileliğimden dolayı hemde sıcaklardan dolayı bakımımı biraz abarttım. Vichy'nin Stres Resist ürününden edindim kendime ama o kadar memnun kaldım ki, özellikle terleme problemi olanlara nacizane tavsiyemdir. Sistematik bir roll-on diyebilirim, sıfır terleme ve muazzam kuruluk. Fiyatı 39.90 TL. Tüm eczanelerde ve Vichy stantlarında bulabilirsiniz.

Bu arada ürünlerin yanında gördüğünüz sevgi dolu biblomuz Köfte'nin babasına ilk babalar günü armağanıdır. :) Duygusal bir metni var ama o da bize kalsın :)

Gelelim hamilelik dönemi çatlaklarına, (ben yine şanslıyım sıfır çatlak, şimdilik) fakat bunun önlemini daha 2 aylık iken almıştım. Doktorumun kişisel tavsiyesi üzerine Lierac ile tanıştım. Ve şunu söyleyebilirim verdiğiniz paraya hiç acımayın çünkü harika bir bileşeni var kremin. Biraz pahalı bir marka olsa da, bu özel dönem için değer diyorum. Piyasada bu durumlar için envai çeşit krem var, annelerin aklı bu sebeple karışabilir ki benim öyle olmuştu. En doğrusunu doktorumdan öğrenirim dedim ve haklı çıktım. Ben ürünü yurtdışından aldım bu yüzden burdaki fiyatlarla uyuşmayabilir. Sizler çeşitli anne & bebek stantlarından elde edebilirsiniz. Güven içerisinde tavsiyemdir. Bonus olarak ise size tavsiyede bulunacağım ürün Yves Rocher'in zeytinyağ özlü vücut losyonu. Özellikle hamileliğim için almıştım ve çok işime yaradı. Zeytinyağı özü olması vücuduma çok iyi geldi, banyodan sonra yapış yapış olmayan, kokusu ile beni boğmayan ipeksi bir losyon. Organik kokuyorsun resmen. Vücuduma bıraktığı etki de çok taze, söylemeden geçemeyeceğim.


Veee saçlar... Hamileliğim sırasında ara ara problem yaşadığım yegane tarafım. Bu dönemde söz dinlemez oldular anlamadım niye ? Hoş normalde de çok işlem gördüklerinden dolayı pek uysal oldukları söylenemez ama... Bu dönem çıldırmış gibiler, bir havalanmalar, elektriklenmeler, kabarmalar yok efendim dökülmeler... Dedim bu böyle olmayacak, acil bir çözüm. Araştırırken denk geldiğim John Frieda saç serumunu keşfettim, kullanıcı yorumları genellikle olumlu idi. Bende edindim bir tane, hatta yanında da bir fön sabitleyici aldım kendime. Ne olur ne olmaz, bulunsun :) Serum saçlarımı yumuşacık ve röfleden dolayı zarar görmüş uçlarını ise pamuk gibi yaptı. Saçım şuan daha söz dinler ve daha parlak. Fön sabitleyiciye gelince, fena sayılmaz ama olmasa da olur diyebilirim. Seçimi size bırakıyorum, etkisi yok değil ama şöyle bir durum var hangi kadın bir çektirdiği fönü üç gün kullanıyor ki ?
Bu ay La Roche Posay'ın Effaclar ürününü kullanmaya başladım, cilt temizliği kendimi bildim bileli önemli benim için. Ergenlik dönemimden kalma bir alışkanlık sanırım, o dönem aknelerinden çok çekmiş biri olarak, cildi temiz tutmanın önemini daha o yaşlarda anlamıştım. Hangi ilacı hangi ürünü kullanırsan kullan cildini her zaman temizlemek zorundasın. Bu böyle biline... Ürünün etki maddesi neredeyse yok, sabun vs içermiyor. Tam benlik :) Benden geçti, sizi bilemem. Şuan bir akne problemim yok ama yıkama, tonikleme ve nemlendirme işlemlerim halen düzenli olarak devam ediyor. Tabi cildi yıkamadan önce makyajdan arındırmak ve silmek değişmeyen kural. Aklınızda bulunsun... 


Sizlere bol bakımlı ve güzellik dolu bir hafta diliyorum.
Sevgilerimle...

Hafta sonu Gezmesi

Bu hafta sonu maaile biraradaydık, eşimin ablasının daveti üzerine Küçükyalı da bir mekanda buluşmak için sözleştik. Oldum olası balık ve balık sofralarından çok hoşlanmışımdır, denizden pek hazetmem ama balık söz konusu ise gerisi teferruattır benim için. Eee bir de hamile olunca, insan ister istemez yükleniyor omega 3'e.

Mekan gezmesini, dışarda vakit geçirmesini hele ki yeni yerler keşfetmesini çok seviyorum. Eşimle bu konuda pek uyumlu bir çift olamasak ta; işin içine yemek girince dünyanın en uyumlu çifti ödülünü hak ediyoruz sanırım. Özellikle sevgili eşim gurmelik hususunda bir dünya markası. Her zaman bir ağız tadı vardır, çok fazla yemek ayırt ettiğinden neyi nerede ne şekilde yiyeceğini bilir. O da bende çok yoğun çalışanlardanız, eşimin eve iş getirmediği akşam yok neredeyse sanırım ben bu konuda ondan biraz daha iyi durumdayım bu yüzden hafta sonları bizim için çok önemli. Hafta içi o kadar yorgun oluyoruz ki hafta sonu zor kendimize geliyoruz. Bazen hafta sonu bile dışarı çıkmayıp, evimizde vakit geçirmeyi tercih ediyoruz. Bazen ise vur patlasın çal oynasın, ayarımız yok yani. Abarttığımız ve neredeyse aylarca dinlenemediğimiz çok fazla tarih sayabilirim sanırım :)

Bu hafta sonu gittiğimiz mekanın adı Cadde Balık. Kelimenin tam anlamıyla sofistike diye tanımlayabilirim ortamı, sahibinden tutunda güzel mönüleri hazırlayan aşçısına kadar. Tüm personel aile samimiyetinde, müşterilerle öyle ilgileniyorlarki... Kendinizi evinizde hissetmemeniz için hiçbir sebep yok, ohhh tam keyiflik anlayacağınız. Hele birde sevdiğiniz insanlar ile birlikteyseniz, yediğiniz içtiğiniz başka güzel...

Ulaşımı oldukça kolay üstelik, E-5'ten Küçükyalı'ya döndüğünüzde ana cadde üzerinde sağ tarafta kalıyor. Naif ve şık bir terası var, küçük masalar koyarak alanı daha kullanışlı hale getirmişler. Sımsıcak bir ortam karşılıyor sizi ilk adım attığınızda bu da ilk etapta artı puan kazandırıyor kişiye ki bu bence çok önemli bir durum. Her yer mis gibi, hijyen açısından benim gibi takıntılı olanlar gönül rahatlığı ile mekanı tercih edebilirler. Haa unutmadan çocuklu aileler için büyük bir avantajı var Cadde Balık'ın, çok iyi düşünülerek tasarlanmış bir oyun odası. Çocuklar gönüllerince enerjilerini boşaltırken anneler de keyifle sohbetin tadını çıkartabiliyor. Babalar her koşulda bunu başardığından onlara değinmeyeceğim :)

Balık yemekten hoşlananlar alın size şirin mi şirin bir balık lokantası işte. Hizmette sınır yok bende, gezdim gördüm beğendim :) Bu arada dondurmalı volkan yada volkanik (ismini tam hatırlayamasam da tadı damağımda) diye bir tatlı var, sanırım oranın special'i. Kesinlikle ama kesinlikle yemeden mekanı terketmeyiniz. Hele ki ben gibi hamile hanımlar, hem hafif hem çikolata soslu hem de dondurmalı daha ne olsun ayol... :)

Bizi güleryüzü ile ağırlayan tüm personele sonsuz teşekkürler, yediğimiz sofrayı donatan ve hünerini konuşturan Erhan Bilgin'e ise sevgilerimi iletiyorum buradan. Tekrar görüşeceğiz diyorum...

Hürriyet.com, hürriyet kelebek ve anneselşeyler.blogspot.com okurlarına sevgilerimle...

 
Sevgili Cem Aktaş'a bu güzel yemek için teşekkürler... Ve Sevgili Yasemin seni bir kez daha tebrik eder, göreceğin nice güzel başarılar dilerim... Bundan sonra şansın bol, yolun açık olsun...

 
Söz konusu yemek ise bir dünya markasıyız demiştim, değil mi ?

 
Birarada olabilmek, bunu başarabilmek kadar güzel bir şey yok !

 
İşte benim çekirdek ailem, Karnımdaki Köftem ve Canım Kocam...