24 Mayıs 2013 Cuma

Yeni çıktı fırından !


Son günlerin kozmetik sektöründeki en sık rastlanan ve konuşulan urunleri hiç şüphesiz BB kremler. Arastirmaci gazeteci anne olarak; benden kaçmaz dedim ve bunların ne ise yaradıklarını, hangisinin en ideal olduğunu (kendime göre) yazmaya karar verdim. İyi olduğunu sadece duydugum, kendımın daha önce kullanmadığı bir cok markayı denedim ancak oyle anlattıkları gibi bir cilt etkisi yaratmadı bende taaa ki Vichy imdadıma koşana kadar.

Vichy Idealia adında bir BB krem sürdü piyasaya, vaad ettikleri cok fazla geldi ilk etapta. Vay efendim ışıltı veriyor, yok efendim 24 saat nemlendiriyor, neymiş o; kirisiklik görünümünü azaltıyor, yok canim koyu lekeleri azaltıyor ve en bombası UVA/B ışınlarına karşı koruyor(mus). Bu kadar vaade karşı denememezlik olmazdı, kendim için medium renk tonundan (iki farklı cilt tonu var) edindim. Makyajıma başlamadan gözbebeğim olan Estee Lauder Idealist'imi sürmeyi ihmal etmedim. Hemen ardından Idealia BB kremi kullandım ve yüzümde olusan etkiye inanamadım. Hemen o etkiye kanmadım tabi, gun içerisinde ne hale gelecegi benim için cok daha önemliydi. Aksam eve döndüğümde cildimdeki ışıltı hala devam ediyordu ve cildimle tamamen uyumlu hale gelmesi, yüzümde hiçbir şey yokmuş hissi ve izlenimi vermesi beni mest etmeye yetti. Daha da fazlası güneş koruma faktörlu olusuydu. Daha ne olsun sekerim, bundan iyisi Şam'da kayısı :) 


Artık makyajımın ve en önemlisi cildimin vazgeçilmezi oldu benim için bu urun. Kendi adıma söylemeliyim ki urun gayet başarılı, benim tabirimle 10 numara 5 yıldız :) Her kozmetik ürünü en az bir şansı hakediyor kızlar (tabi alanında uzman markalara ait olanlar), kulağınıza küpe olsun.

Bir de Tekin Acar'dan gelen Lancome Renergie Yeux göz cevresi kremim var. Burdan kendilerine bir kez daha teşekkür ederim. Tüm cilt tipleri için tasarlanan bu urun sayesinde göz altı torbalarimizdan, sikilik kaybından ve kirisiklik görünümünden kurtuluyoruz. Karite yağı ağırlıklı zengin formülü ile üst deride bulunan canlı hücrelerin liflerini güçlendiriyor ee bu da bize hava, su, yol olarak dönmek yerine yılları geriye atıyor :) Yasasın o zaman :)
Kullandım, memnun kaldım ee artık darısı basınıza. En ozel giysimiz cildimiz, kıymet bilmek gerek.


Bir kadın cok yogun çalışabilir, anne olabilir, es olabilir, yorgun olabilir ama ne olursa olsun asla bakımsız olamaz, olmamalı.

Biz kendimiz için özeliz, ozel olmak kolay degil. Her şey önce kendimiz için...
Yıldızınız parlasın hanımlar, sevgiyle kalin...

Bebek Modası ? Olur mu, Olur tabi...

Köfte tam 5,5 aylık, karnım büyüdü ve hareketlendi. Sanırsın oğlan içeride tek kale mac yapıyor, yerimizde duramıyoruz. Enerji bakımından aynı annesi, atom karınca mübarek :)
Oğlum için daha şimdiden ne alsam, ne giydirsem telaşesine düştüm. Ben oyle sıradan, stili ve kimliği olmayan giyinmelerden pek hoşlanmam hatta hiç sevmem. İnsanlarin giyinisleri aynı zamanda hayatta duruşları bana göre. Ve onların da bir kimliği olmalı... Bu bebekler için de geçerli, anlamıyorlar, bilmiyorlar diye eline ne gelirse cocuğa giydirmek pek doğru degil. Tamda bu yüzden super anne is basında... Daha yeni yeni oğluma bir seyler almaya başladım, kimileri buna batıl inançları ile uğursuzluk deselerde ben kötü düşünüp kötüyü yasamak istemiyorum. Hatta bir insanın heyecanına ortak olmak yerine boyle şuursuzca davranan, kişilerin hayatlarına dilediği gibi yorum yapma hakkını kendinde bulan saçma salak insanlardan hiç hazetmiyorum. Toplumsal bir mesaj verdikten sonra yazıma devam edebilirim sanırım :)
Kağanky Tasarim'dan Elif Hanım oğlum için şahane bir ilk adım ayakkabısı tasarladı. Bizde sevgi ve coşku ile dolduk tabi :) Ayakkabi da ufak ve bolca piriltilarda var, oglunu hem modern hem şık giydirmek isteyen annelere tavsiyemdir. Artik taşlari yada pembe rengi sadece kizlara ait sananlar bu duruma eminim yorum yapacak ama onlar beni hiiiicccc ilgilendirmiyor. Giydirecegim gunü iple çekiyorum. Buradan kendisine bir kez daha teşekkür ederim, ederiz yani :)


Geçtiğimiz hafta Anneler Gunü dolayısıyla Bursa'ya annemi ziyarete gittik esim ve ben. Ee tabi Bursa'ya gitmişken de gezmemek olmaz... Kardeşim ve ben Bursa İnegol'de yeni açılan İnegol Avm'yi ziyaret ettik, esim ise herzaman ki gibi uyumayı ve dinlenmeyi tercih etti.

LC Waikiki mağazasını bir gözden geçireyim dedim. Bebek giyim de kesinlikle tercih edilmeli bence, hem cok güzel seyler var hemde cüzdanı yakmayacak fiyatlar. Günlük giyim için ideal bir secim. Bende ileride bolca ihtiyacım olacağına inandığım tulumlar aldım oğluma. Eylül bebeği olacağından hem kısa kollu hemde uzun kollu tercih ettim.
Sunu söylemeden geçemeyeceğim; alışveriş yaparken hemde bebeğin için secim yaparken cok mutlu oluyorsun. Sanki onun varlığını daha net hissediyorsun, o artık ben burdayim diyor. 
 
Sevgili anne adayları, kim ne derse desin siz hissettiğinizi yapmaktan asla vazgeçmeyin. O bebek sizin, hayattaki en önemli varlığınız. Kimse sizi sizden daha iyi anlayamaz, kulaklarınızı gelen tüm kötü yorumlara tıkayın ve hamileliğinizin tadını çıkarın. Kaçımız hayatta bir kez daha bu duyguyu yasayacak ? Özellikle benim gibi tek cocuk düşünenlere sözüm... Kendinizi ve bebeğinizi ozel hissettirecek ne varsa tadın.
 
Hepinizi öperim.
Sevgiler...

22 Mayıs 2013 Çarşamba

Yine mi alışveriş ?

Bilmem neden bu ara kendimi yine alışverişe vurdum. Kozmetikten tutunda giyime kadar... Zaten bir kadını başka ne ilgilendirir daha bu hayatta. Sizde de olur mu bilmiyorum, ben alışveriş yapamadığımda yada almak istediğimi alamadığımda cok ama cok mutsuz oluyorum. Biran önce sahip olmak istemem tez canlı oluşumdan herhalde. Yoksa alışverişkoliklik ile hiç mi hiç ilgisi yok :)
Geçen hafta instagramda bir atölye keşfettim, tasarımcı arkadaslarımın çokluğundan olsa gerek üretmeye ve tasarlamaya ayrı bir sempatim var. Sevgili hayalitasarimatolyesi de bunlardan biri oldu artık. Yayınladığı fotograflara resmen asık oldum, hemen sipariş verdim. Pembe Toms'lar kesinlikle benim olmalıydı. Üzerindede siyah bıyıkları vardı ohhh daha ne olsun... Hem modern hem şık hem rahat. Hamile olunca insan rahatlığına pek düşkün oluyor. Elif Hanım hemen ilgilendi benle, samimi bir alışveriş hayal edenler kesinlikle kendisi ile iletişime geçmeli kanımca. Alışveriş bile olsa içerisinde güven, ilgi ve samimiyet barındırmayın hiçbir olaya katılmıyorum ben. Kargom bugün geldi, beklediğimden cok daha güzeldi. Buradan kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum ve yine görüşeceğiz diyorum.
Gelelim kozmetiğe; kozmetik deyince aklıma ilk olarak hizmetinden cok memnun kaldığım Tekin Acar Mağazaları geliyor. Hem aldığın üründen hemde ilgili mağaza danışmanlarından memnun olmak super bir duygu. Onu bunu bilmem ben arkadas; ilgi bir kadına şart ! Hele ki bunu hemcinsin yapıyorsa, anlaşılıyor olmanın keyfi hiç bitmesin istiyor insan... Kadının kadına desteği bir başka tatlı. Estee Lauder idealist'im bittiğinden kendimi mağazaya attım, bu bence bir kadının basına gelebilecek en buyuk icat. Benim gibi sorunlu bir cildiniz var ise; ilk tercihiniz bu ürün olmalı. Gözeneklerimin beni cok rahatsız ediyor oluşu, çeşit çeşit ürün denememe sebep oldu. O kadar ürün arasından idealist galip geldi sevgili bayanlar. Ürünü daha ilk kullanmaya başladığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız. İlk sürüşte cildiniz kadife gibi oluyor ve muazzam isildayan bir cilt elde ediyorsunuz. Üstelik sıfır yağlanma. Gözeneklerin günden güne kapanması da isin en cezbedici hali... Ürün biraz pahalı ama uzun vadede isinize yarayacağından ben; deger diyorum. 75 ml için ürün degeri 275 TL. Tekin Acar'da bulabilirsiniz. İdealist'ime kavuşmuşken bir de maskaramı tazeleyeyim dedim :) Yine Estee Lauder tabi ki :) Kirpiklerim hem yapışmıyor hemde hafif bir Türkan Şoray havası esiyor :) Daha uzun kirpikler için tavsiyemdir. Onun da degeri 75 TL, yine Tekin Acar'da bulabilirsiniz.
Şimdilik benden bu kadar hanımlar...
Mutlu günler hepinize, öperim.

21 Mayıs 2013 Salı

Amniyosentez Kabus mu ?

İki hafta önce bizim Köfte'nin detaylı ultrason randevusu vardı, bu kontrolde detaylı olarak her şeyi görecektik. Sabah bebeğimi görecek olmanın heyecanı ve mutluluğu ile yatağımdan kalktım ve o da beni güzel hissetsin diye bir güzel süslendim. Haftalar ilerledikçe onu o ekranda görmek daha keyifli bir hal alıyor. Her gittiğimizde o kadar büyümüş oluyor ki insan artık 'hadi gel' demekten kendini alamıyor. Özlemin her geçen gün kat be kat artıyor, sevgin çağlıyor adeta.
Hastaneye vardığımızda, ayaklarım hemencecik beni Sevgili Doktorum Cem Batukan'ın ofisine götürdü. Öyle içim rahattı ki; işinin ehli bir doktorum vardı ve ben sorun çıkmayacağından çok ama çok emindim. Hemen muayne işlemine başladık, her şey mükemmel görünüyordu... Bilmem neden bir müddet sonra; doktorum bebişin kol ve bacak kemiğinde büyüme geriliği olduğunu farketti. Kemiklerimiz kısaydı... Daha da fazlası burun kemiğimiz de minikti. Kalbimizde ufacık bir pırıltı vardı. Tüm bunlar olurken ben orada ölüverecektim neredeyse, Cem Hocam bunların büyük bir sorun olmadığını ancak tüm bu bulgular yanyana gelince akıllarda acaba down sendromu sorusunu canlandırdığını söyledi. İşte o an, sadece varlığımdan ibaretti... Sesler ve görüntüler vardı ama ben orada o odada değildim. Bebeğim ile ilgili yolunda gitmeyen bir şeyler vardı ve ben ne yazık ki hiçbir şey yapamıyordum. Doktorum yüzümden anlamış olacak ki; korkmak için çok erken olduğunu, aksine bizim Köfte'nin beyin gelişiminin çok iyi olduğunu, bu kadar hareketli bir bebeğin böyle bir hastalık taşıyacağına imkan vermediğini ama yine de amniyosentez yapmanın yararımıza olacağını söylüyordu. Söylüyordu söylemesine ama ben bitmiştim. Bir anne olarak bunları duymanın verdiği acıyı ne yazabilirim ne anlatabilirim emin olun. Amniyosentez bildiğiniz gibi aslında ufak bir operasyon ancak az da olsa düşük riski taşıyor beraberinde.

Eve gitmek yerine kendimi ofisime attım. Yol boyunca kendime neden ben ? diye sordum. Niye bununla sınandığımı düşündüm durdum. Şirkete geldiğimde değerli dostlarım her zaman ki gibi elimden tuttular ve beraber ağladık o gün. Köfteyi bir başka doktora daha göstermeyi düşündüm ve bunun kararını aldım. Cem Batukan zaten alanında çok iyi bir doktor ancak anne yüreği işte... Zar zor Prof. Dr. Atıl Yüksel'den akşam saatine bir randevu aldık. Zar zor diyorum çünkü Atıl Hoca çok yoğun... Asistanına konuyu anlatınca sağolsun ilgilendi bizlerle. Eşimle birlikte hemen gittik, muayne sırasını beklerken zaman geçmek bilmedi. Eşim de bende öyle üzgündük ki, hep iyi şeylerden konuşup o kötü ihtimali birbirimize söylemeyi dahi tercih etmedik. Sıra bize geldi ve Atıl Hoca ile buluştuk, muayneye başladı ve Cem Batukan ile birebir aynı şeyleri söyledi. Tabi yıkılmıştık bir kez daha, o da bize amniyosentezin Cem Batukan yada kendi gibi hekimlerde yapıldığında hiçbir zarar vermediğini, içimizin rahat olması gerektiğinin telkininde bulundu. Daha orada Cem Bey'den hemen randevu aldık ertesi sabah için. Artık söylenecek pekte bir şey kalmamıştı... O geceyi hatırlamak dahi istemiyorum şuan, uykusuz, ağlamalı, içler acısı iki eş... Tek düşündüğümüz ya O'na bir şey olursa ? Ama ben bebeğime çok inanıyordum, iyiydi O, gayet sağlıklıydı... Ve her şey yine onun sağlığı içindi. Biz anne ve baba olarak tüm acıya katlanmaya razıydık üstelik tek bir şey karşılığında, O iyi olsundu da...

 
Ve beklenen sabah... Perşembe sabahı saat 09.30 da Acıbadem'de idik, doktorumuz yine tüm anlayışı ve güleryüzü ile karşımızdaydı. Önce birkaç kağıt imzaladık... O da bize ihtimal dahilindeki olaylardan bahsetti, hepside iç karartıcı, üzücü şeylerdi ama dedim ya ihtimaldi... İçim yine çok rahattı çünkü yanımda hem canım eşim hemde canım doktorum vardı. Ve dualarını bizden esirgemeyen sevilesi dostlarım. Bu sefer muayne koltuğuna bir başka oturdum, o ekrana bir başka baktım ve bebeğimi o ekranda bir başka gördüm. Köfte sanki başına gelcekleri bilir gibi, pozisyon gereği hiç yormadı doktorunu. Bir an önce yapın şu işlemi annemin içi rahatlasın der gibiydi... Canım oğlum daha şimdiden annesi için fedakarlık yapıp, annesini üzmemeyi kendine huy edinmişti. İşte burdan belliydi nasıl güzel bir evlat olacağı. İşte bu yüzden biz birbirimize bağlı anne-oğullardan idik. İşlemi ayan beyan anlatmak istemiyorum ancak diğer anne adaylarına yol göstermesi açısından birkaç noktaya değineceğim. Amniyosentez öyle anlatıldığı gibi bir kabus değil bana kalırsa, önemli olan kendinizi ve bebeğinizi kime emanet ettiğiniz. Ben şanslı olanlardandım. Biraz acılı bir işlem olsa da bebeğinizin sağlığından daha önemli değil bence. Amniyosentezden sonra kendinize dikkat etmeniz gerek en az üç gün. En ufak bir ağrı da doktorunuzu kesinlikle aramalısınız. Hiçbir şeyi riske atacak lüksünüz olmuyor o noktadan sonra. İlk etabı Pazartesi öğrendik ve.... Çok şükür sonucumuz temiz ve gayet normal çıkmıştı. Cem Bey bana o telefon görüşmesinde sanki dünyaları bağışlamıştı. O gün anladım ki; evlat denilen şey öyle kıymetli ve öyle farklı ki... Canımdan bir parça, kanımdan bir can... Allah'ım sana ne kadar şükretsem az, bana evladımı bağışladın. Daha ne isterim bu hayattan. İkinci etap ise önümüzdeki hafta sonuçlanacak. Onu da atlatacağız inanıyorum.
 
Demem o ki; anne olmak dünyanın en güzel duygusu. Bir can taşıyor olmak eşi benzeri olmayan bir his. O süreçte yanımda olan, beni yalnız bırakmayan başta canım sevgilime, değerli doktorumuza, kıymetli dostlarımıza, eşimin ailesine ve dualarını benden esirgemeyen herkese canı gönülden teşekkür ederim.
 
Hayat siz ve en az sizin kadar değerli şeylerle güzelmiş. Yaşadık, öğrendik...
Sevgiyle & Sağlıcakla...
Köftem ve ben öperiz.

15 Mayıs 2013 Çarşamba

Köfte'nin Annesi Alışverişte...

Köfte gün be gün büyüyor... Artık 21 haftalık olduk, hareketlendik hatta yerimizde duramıyoruz. Göbeğimiz biraz daha belli ediyor kendini (nihayet) bu haftaya kadar hamile kıyafeti almadım kendime çünkü eski kıyafetlerimi hâlâ kullanabiliyorum rahatlıkla. Ceviz yutmuş gibi bir karnım var :) Kimisi bunun şans olduğunu dile getiriyor ki bende kendimi öyle görüyorum :)

Geçen hafta en yakın arkadaşlarımla birlikte o semt senin bu semt benim mağaza mağaza dolaştık ve kesinlikle şunu söyleyemek istiyorum; hamile giyim buralarda ofsayt. Hiçbir mağaza yarama merhem olmadı. Ben sadeliğimden ve şıklığımdan ödün vermek istemeyen bir hamileyim belki de bu yüzden aradığım ve bulduğum azınlıktaki kıyafetlere pek sıcak bakamadım. Burdan yetkililere sesleniyorum daha fazla hamile kıyafeti istiyoruz...

Taksim senin Şişli benim derken, attık kendimizi Cevahir Gebe mağazasına... Allah'ım bir an kendimi kaybettim sanki aradıklarımı bulmuş olmanın heyecanı ile kaç kıyafet denedim hatırlamıyorum bile ama hepsi de ayrı güzel ve modern idi. Elbisesinden tutunda şortuna kadar aradığım herşey oradaydı. Vazifem gereği şirkete formal kılıkta gelmek gibi bir zorunluluğum var. Bu yüzden ofis kıyafetlerim benim için çok önemli. Evde ve sosyal hayatta nasıl olsa normal kıyafetlerimi giyebiliyorum diye yüklendim ofise uygun kıyafetlere. Yaz hamilesi olacağımdan hatta olduğumdan elbise ve etekler favori parçalarım oldu. Pembe bir bluz, beyaz mini bir etek, yeşil puantiyeleri olan şık bir bluz ve kemik tişört & bahçıvan tarzı kısa şort tulum aldım kendime. 


Tabi bunları alırken kızların baygınlık geçirmek üzere olduğundan bahsetmiyorum bile. Pelin Özge'ye nazaran daha dayanaklı çıktı bunu bilin bir kere. İşte bu sefer Pelin attı gol oldu... Kızlar iyi ki varlar... Fiyatlara gelince, aldıklarıma bir servet ödedim diyebilirim. Biraz pahalı ama değer, aldıklarımı kullanmaya başladıkça bunu daha iyi anladım. Paranızı çöpe atmak yerine biraz daha fazla verip hem sağlınızı hem rahatlığınızı hem de şıklığınızı koruyabilirsiniz diye düşünüyorum. Zor dostum çalışan anne'nin işi çok zor...
 
 
 
 
Eee kendime bir şeyler alırken Köfte'nin de canı çekti tabi... Özge Teyzesi önce babamıza ileri vadede ise Köfteme çok güzel bir tulum aldı.Mothercare'de bebişler için yeni sezonu açmış, harika şeyler bulabilirsiniz melekleriniz için benden söylemesi.
 
Dünya'nın en güzel şeyiymiş meğer ANNE olmak, BEBEK bekliyor olmak. Bakmayın ahlanıp vahlandığıma çılgınlar gibi kıyafet arasam da, giydiklerimi beğenmiyor olsam da o göbeğin hergün biraz daha büyüyor oluşundan çok keyifliyim. Hele ki bebeğimin kıpırtılarını hissederken, konuşmalarıma ve onu okşamalarıma tepki veriyorken şikayet edecek hiçbir şeyim yok aslında. Onun orada iyi olduğunu, sağlıklı olduğunu bilmek herşeye değer. O'na ait en ufak tatsız bir durum beni hayattan soğutmaya yetiyor. Bununla alakalı durumları ise gelecek yazımda paylaşacağım. Hayat hep yüzümüze gülmüyor bazen kötü sürprizler de taşıyor eteğinde. Ama olsun, ben ve Köftem herşeye hazırız, bizi sevenler herşeye hazır, babamız herşeye hazır daha ne olsun...
 
Hepimiz birbirimizi bulmuş mihenk taşları gibiyiz bu hayatta.
Ve biz küçük ama çok çekirdekli bir aileyiz.
Hepinize bizden selamlar...