30 Nisan 2013 Salı

Bir kız arkadaş ne demek ?

Hayatım boyunca çok insan tanıdım gerek işim gereği gerek sosyal hayatımın getirdikleri gereği. Kimisi canımdan öte oldular kimisi canı cehenneme oldular kimisi ise çıktıkları yere geri dönsün oldular... Oldularda oldular anlayacağınız... Geriye dönüp baktığımda bıraktıklarım ve şimdiye baktığımda sahip olduklarım beni ben yapan katma değer gibiler. Hepsinin yeri başka başka, hepsinin değeri ayrı ayrı. Hele ki o kız arkadaşlar... Canım'ın canı gibiler... Erkek arkadaşlarım darılmasınlar ama onların da dostlukları fena sayılmaz hani.

Anlatmak istediğim bir kadının hayatındaki diğer kadınlar, ben o konuda biraz fazla şanslıyım galiba. Çok kurbağa öptüm en iyisini bulana kadar ancak her öpücüğüme değdi diyebilirim. Kazık yediklerimde oldu elbet ama onların da canı sağolsun, öğrendim ve büyüdüm sayelerinde. Güçlü hissettim, yalnız hissettim, mutlu oldum, ağladım, niye ben dedim ama BEN oldum en sonunda. Şimdi benimle büyüyen, neyi sevdiğimi, neye öfkelendiğimi, neyin beni mutlu ettiğini benden daha iyi bilen kız arkadaşlarım var hayatımda. Üstelik bunlar için hiçbir şey ödemiyorum tamamen free... İçimizden nasıl geliyorsa öyle...

 
Bir kız arkadaştan öte bir şey yok bence kadının hayatında. Canının en sıkkın olduğunda sebepsiz arayıp trip atabileceğin, kızgınlığını sebepsiz yere ondan çıkartabileceğin, sınırsız dedikodu yapabileceğin, yalnız hissettiğin anları paylaşabileceğin, yaşadıklarını anlatabileceğin, hatalarından ötürü azar işitmeyeceğin, yorulmadan alış-veriş yapabileceğin ve günün sonunda hiçbir şey almadan eve dönebileceğin, kuaförde sınırsız kalabileceğin, diyet kaçamaklarını paylaşabileceğin, edeceğin, yapacağın, cağın da cağın yani... Düşünün bir, bunlardan daha büyük lüks olabilir mi hayatta ? Bir kadın için asla ! Tamda bu yüzden çok şanslıyım işte, ben bunların hepsini yapabilecek cevherlere sahibim. Teşekkür etmem gereken o kadar çok cancağzım var ki... Bu yazı birazda onlara iyi ki varsınız ulan demek için yazıldı, onlar olmasa ben bu kadar güçlü hissedemezdim.
 

Başta CANIM bellediğim kardeşten öte Fatmammm var, iyi ki var. En zor günlerimin en yakın tanığı, mesafelerin sadece kelime kaldığı bir dostluk bizimkisi. Beni herşeyimle kabullenen, bana kızan ama küsmeyen, beni döven ama seven (burda dövmek mecazi anlamda ama) beni ben yapan ama kendi gibi olan... Bu hayatta sahip olduğuma sevindiğim nadir insanlardan birisi... İyi ki varsın benim güzel kardeşim.
Kısa zamanda tanıyıp çok sevdiklerim var bir de... Özgemmm var mesela; beraber çalışmaya çalıştığım, kendisi küçük işlevi büyük sağ kolum. Bu arada Köfte'nin de en sevdiği kişi :) O anladı bence... İşimin en yoğun olduğu anlarda hızır gibi yetişen, varlığı ile dostluğumuzu renklendiren, bir telefonla yanımda biten haa bu arada dedikoduda da fena sayılmaz... Çok gülen, çok şikayet eden, çok triplenen, atarlı giderli bir kızımız işte. Ama can'dır o başka, herşeyden ötedir.
Taze gelinimiz Zuhalcim, usul usul hayatıma akan su gibi o. Sessiz sakin görünse de bilirsin ki senin için çabalayan biri vardır karşında. Bir bakmışsın çözüvermiş işini ve bazen seni senden önce düşünen birinin olması nefes gibi gelir. Zuhal de öyledir işte...
Ahhh Pelin vahh Pelin... İçi sımsıcak dışı buz Pelin, mavi pantol giyince endişe eden Pelin, servisin sessiz kraliçesi Pelin, sabahların poğaçası misali kahvaltının gülü Pelin, esprilerin en can alıcı kahkahası Pelin, 10 dk eve geç gidince ağlanan Pelin... Hayat bazen birini seçer bende Pelini seçtim, ne çıkarsa bahtıma dedim. Böyle Pelin mi olur valla hemde ne güzel olur... Mis Pelin...
Çakma jinekolog doktor Gülcanımmm, bebeğimin manevi annesi. Köfte ve ben onsuz yapamıyoruz resmen, doktorumuza sormuyoruz ona sorduğumuz soruları :) Gülcan yaşıtım bir arkadaşım olsa da anne gibi çoğu zaman bana. Bir insan kendine baktığı gibi arkadaşına da bakar mı ? Gülcansa bakar... Evimizin rehberi, kocamın düşmanı Gülcan :) Kısa zamanda çok sevdiklerimden o da...
Burcu var mesela, radikal mimarımız... Canımdır o da... Hazel'im, yarimelmam var, kimse gibi olmayan... Kendimi bildim bileli benle olan yol arkadaşım... Esra var, yılların eskitemediği can dostum, her zaman başucumda olan... Mehtap var, kikirdediğim ve varlığından mutlu olduğum... Hem kuzenim hem can dostum Zezemmm var, yılannnnn...
Hayatım boyunca yanımda olmalarını dilediğim insanlar hepsi. Varlıkları hayatıma neşe katan, sohbetlerinden keyif aldığım, dertleri ile üzüldüğüm CAN'lar onlar.
Hepinize bana katlandığınız için, hayatımda olduğunuz için ne kadar teşekkür etsem az.

Hep olun, böyle olun...
Sizi seven sevgi pıtırcığınız :)
Köftem ve ben öperiz...

25 Nisan 2013 Perşembe

Mükemmel Anne İş Başında

D&R’ın raflarına şöyle bir göz atarken, Anne-Çocuk bölümüne de bakayım bir dedim. Gözüme gerek yazarlarından dolayı gerekse içeriğinden dolayı bir çok kitap ilişti. Normalde de çok okuyan biriyimdir, hamilelik ise bu durumu daha meraklı hale getirdi bende. Araştırmacı annelik kanı damarlarımda cirit atıyor sanki. Karnım doysa gözüm doymuyor diyenlerden oldum üstelik bunu sadece yemekler için değil hobilerim içinde geçerli kıldım.  O kadar çok kitap alıyorum ki, şuan sırada bekleyen onlarca kitabım var. Ama olsun bu beni bir başka mutlu ediyor. Hem okuyorum hem öğreniyorum hem mutlu oluyorum ve daha bir sürü şey…

 
Hamilelik ve doğum sonrasına ait çok fazla şey bilmediğimden ve takdir edersiniz ki ‘’mükemmel anne’’ olmak istediğimden bana rehberlik edecek her doğru bilgiyi hazneme katmak niyetindeyim. Eminim bütün anne adayları da benimle aynı duyguları paylaşıyor, kendilerini yiyip bitiriyorlar çocuk yetiştirme meselesinde. Bu nedenle öğrenmek, kendini hazırlamak, bilinçli bir anne olmak çok önemli. Hep inanmışımdır, anne ile çocuk arasındaki bağ ve ilişki çocuğun diğer yıllardaki hayatının en temel başlangıcı. Özgüveni yüksek, kendinden emin ve dışa dönük bir çocuk yetiştirmek biz annelerin elinde. Çalışan bir anne olacağımdan benim işim biraz daha zor…
 
İlk olarak çocuk sağlığı ve gelişiminin önde gelen profesörlerinden olan Sevgili Sabiha Paktuna Keskin’in 7/24 Anneye Güvenli  Bağlanma kitabından bahsedeceğim. Söylemeliyim ki bu kitap kendine güvenmemin bir anahtarı. Her annenin okuması şart diye düşünüyorum. Hocamız bu kitabında bir çok zor konuyu canlı örnekleri ile öyle bir ele almış ki insan ya benim başıma gelseydi ? sorusunu kendine sormadan yapamıyor. Tamamen bilime dayalı bilgiler ile içimize su serpiyor. Kimlik gelişiminden tutunda, sosyalleşmeye kadar çocuğa neyi, nasıl aşılayacağımızı su gibi anlatmış. Ben bir anne adayı olarak çok şey öğrendim ve hafızama not ettim. Uygulamaya geçtiğimde de yine buradan sizlere sonuçları yazacağım umarım.


Gelelim ikinci kitabımız olan Bilinçli Bebek’e. Kitap uzun vadede çok işimize yarayacak, en az 2,5 yıl kadar kütüphanemizde olacak gibi görünüyor hanımlar.  Bebeğimizin bize yapacağı tüm numaraları nasıl altüst edeceğimizi , bebeğimizin aslında bize ne demek istediğini hatta ve hatta onun bizi her koşulda anlayabileceğini anlatmaya çalışmışlar biz değerli anne adaylarına. Bebeğe bebek gibi değilde tam bir yetişkin gibi davranmayı öneren bir kitap ki bu benimde yapmak istediğim bir method. Umarım işe yarayacak... Çünkü daha şimdiden oğlumla ben konuşarak hatta sadece ben konuşarak anlaşabiliyoruz. Onlar gerçekten bizi anlayabiliyorlar… Tek temennim bizim de onları anlayabileceğimiz günler yaşamak.
 
Tüm annelere, anne olmak isteyenlere ve bunu planlayanlara kolay gelsin diyorum.
 
Bir çocuk değişir, Türkiye değişir !

 

24 Nisan 2013 Çarşamba

Eyvah Hamileyim


Hem hamile hemde bir is kadini misin ? O zaman klube hosgeldin tatlim... Bundan 18 hafta oncesine kadar sadece bir is kadini iken simdi bir de hamileyim. Eger bu basima gelmemis olsaydi, bu konu uzerine milyonlarca cumle kurabilir hatta boyumdan buyuk ahkam kesebilirdim. Ama simdi oyle mi ? Hayir, degil... Hayat bazen cok acimasiz davranabiliyor insana, bunu oyle bir yapiyor ki hani derler ya tereyagindan kil ceker gibi. Istanbul'a tasindigimdan beri kariyerime en uygun kurumu bulacagim diye gobegim catladi tabiri caiz ise. Tam bulduguma inandigim zamanlarda illa onume bir seyler cikti, bu sefer de oyle olmustu... Ama bu sefer onume cikan engel kadar sansim da cok buyuk idi. Belkide bebegimin sansi, bilemiyorum. Medya ve iletisim dunyasina adim attigim ilk ayimda hamile oldugumu ogrendim. Sevinsem mi yoksa bu da mi gol degil diye yerinsem mi bilemedim. Hamileligim zaten beklenmemis bir olay iken simdi nasil aciklayacaktim bunu daha yeni tanidigim is verenlerime ? Oldum mu ben sana; eyvah hamileyim (!)

Yil olmus 2013, ben hala kaza kursunu magduruyum cumlesini kuruyorum. Olacak sey degil... Hem zaten boyle seyler benim basima gelmez, gelemez(di) yani. Nitekim oldu, yasadigim stresin haddi hesabi yok. Kime, neyi, nasil aciklayacagimi dusunmeye basladim. Doluya koyuyorum almiyor, bosa koyuyorum dolmuyor... Sonra dondum dedim ki, acisa da oldurmez... Caldim mudurumun kapisini... Derin bir nefes aldim ve basladim anlatmaya, oldugu gibi, yalin, ne hissediyorsam. Zaten ben daha cumlemi bitirmeden Sevgili Mudurum, agzimdan aldi lafi. Bu sefer konusma sirasi ondaydi, her seye hazirlikli idim ama bir yandan da isimi kaybetmemek icin dualar ediyordum icimden. Mudurum oyle cumleler kurdu ki; birakin isime son vermeyi neredeyse iyi ki olmus bu cocuk diyecekti. Kendimi ruyada zannetim. Sansim cok baska donmustu bu sefer. O benim icin sadece bir mudur degildi artik, bir arkadas, bir dost, bir anne, bir sans melegi bir bir bir... Ne varsa iste...

Hep dergilerde okudugum, yakinlarimdan duydugum hamile ve is kadini hikayeleri gibi degildi benim hikayem. Hamile kadin is hayatinda uzun vadeli kalamaz, kariyer yapamaz, normal insan gibi verimli calisamaz, kuruma ait hissedemez vs gibi cumleler sadece birer cumle suan benim icin. Yasadigim tedirginlik ise o an'a ait pismanligimdir sadece... En ozel ve guzel gunumu bu ve benzeri senaryolarla berbat ettigim icin simdi cok kiziyorum kendime. Halbuki Sevgili Nil Karaibrahimgil ne guzel ozetlemisti konuyu bizlere "Kariyer de yaparim cocuk ta" (!) Niye olmasin ?

O gun bugundur, hayata bakis acim daha farkli. Evet, is hayati ve kariyer bir kadin icin cok onemli iki unsur ancak bunu gerceklestirebilecek kurum ve yoneticiler bulmak cok daha onemli. Bu sebeple, boyle bir durumdan oturu calisanini magdur eden, bir kadina sirf hamile oldugu icin isi birak, git diyen bir kurumdaysaniz, inanin bana birakin gitsin. Oyle bir cati altinda ne basari elde edebilirsiniz ne de sevdiginiz isi yapabilirsiniz. Hamile olmak, bir bebek bekliyor olmak, anne olmak suc degil. Bu dunyanin en mucizevi olayi ve ne mutlu ki bunu biz kadinlar gerceklestiriyor. Tadini cikartin hanimlar, hayat bize guzel. Bu hayatta en sevdigim seylerden biri yapamazsin denilen islere imza atmak.

Simdi hem basarili bir is kadiniyim hem mutlu bir hamileyim. Bu mutluluk hem is hayatima hem bebegime oyle bir yansiyor ki hepimiz cok mutluyuz. Teraziyi dogru tarttiginiz surece inanin bana sorun yok. Siz kimselere kulak asmayin, herkes baska hamile herkes baska kariyer sahibi herkes baska bir anne herkes baska bir basari oykusu... Siz sizinkini yazin, baskasininki sizin icin sadece kobay olsun. Ve en onemlisi kendinize haksizlik etmeyin.

Hepinizi operim, sevgiyle kalin...

Hamileymişim ben (?)


Hamileymişim ben derken hiçte şirin olmaya çalışmıyorum bunda net olalım bir kere. Hiç abartmıyorum hamile olduğumu öğrendiğimde tam 7 haftalıktım. Biraz daha gitmeseydim ana haber bültenlerine konu olan ''karın ağrısıyla gitti, doğum yaptı'' haberinin ana malzemesi ben ve oğlum olacaktık... O derece... Bebek düşünmeyen en azından bu dönemde, planımızı şöyle 2-3 sene sonrasına saklayan bir anne-baba adayı idik eşimle. Ama bebeğimiz dedi ki; kusura bakmayın buna siz değil ben karar veririm, canım ne zaman isterse gelirim üstelik siz ne kadar önlem almış olursanız olun (!) Bu sebeple şuna çok inanıyorum bizim bebeğimiz çok hırslı çok kendinden emin çok güçlü bir köfte olacak, köfte diyorum çünkü biz onu öyle seviyoruz. Şimdilik kod adı KÖFTE...

Gelelim Köfte'nin varlığını ilk hissettiğim o güne... 4 Şubat 2013... Hayatım boyunca hiç bir özel günü unutmadım (bu yönümle gurur duyuyorum) ve şimdi o listeye bir de 4 Şubat eklendi. O günün her karesini hatırlıyorum. İnsan nasıl oluyorda hem sevinci hem üzüntüyü hem korkuyu hem mutluluğu hem endişeyi hem özlemi aynı anda yaşayabiliyor ? Yaşıyor ama... Hemde öyle bir yaşıyor ki, tarifi yok... Reglim gecikmişti ve ben hatta biz o kadar emindik ki, durumu hep strese bağladık. İşimin yoğunluğuna, hayatın can sıkan sebeplerine yorduk. Bir arkadaşımın baskısı üzerine eczanenin önünde durup sıradan gebelik testi aldık ve şirkete geldik, akşam olmasını bile bekleyemeden testi sabah sabah yaptım ve Allah'ımmmm o çift çizgi... O hayatımı değiştiren çift çizgi karada göründü. İnanamadım doğal olarak, bozuk bu dedim (!) Bozuk nasıl oluyor ise... Doğru hastaneye kan testi yaptırmaya dedim... Hemşire kanımı alırken hayat durdu, sanki kalbim atmıyor gibiydi... Test sonucunu beklemek ise tam bir işkence idi. Şirkete döndüğümde o iki saat içerisinde hastaneyi kesin 55 defa aramışımdır, nihayet öğle yemeği saatinde mail geldi. Geldi gelmesine ama o rakamlardan hiçbir şey anlamadım neyse ki yanımda kuzeni hemşire olan bir can dostum vardı da hayat yine kolaylaştı bana... Özge'min yaptığı telefon görüşmesi kulaklarımda çınlar hâlâ, aaa hamile demek... Kim ? Ben mi ? Ve hamileymişim ben... Ağladım, güldüm... Güldüm, ağladım... Çok sevdiğim, aşık olduğum adamdan ve benden bir can'ım varmış meğer tam yedi haftadır benimle olan... Planlanmayan bir bebek olduğundan elim ayağıma dolaşmıştı, aman Allah'ım ne yapacaktım ben ? Kariyerim henüz istediğim seviyede değilken, hayata dair yapacaklarım daha bitmemişken şimdi bir de ANNE mi olacaktım ben ? O gün anladım ki hayat her zaman planladığımız gibi gitmiyor hatta bazı şeyler olurken bize olsun mu diye sormuyor. Şu bir gerçek plansız olanın tadı çok ama çok başkaymış.

Şimdi tam 18 haftalık hamileyim, daha güçlü daha emin daha kendine güvenen bir anne adayıyım üstelik, hoş hâlâ endişe topu gibiyim ama olur o kadar demesini öğrendim hiç değilse.

Köftem ve ben çok mutluyuz, hareketlerini hissettikçe ona usulca ''iyi ki varsın, iyi ki geldin annecim'' diyorum. Ve ister inanın ister inanmayın Köftemle aramızda inanılmaz bir iletişim var.

Diyeceğim o ki; ben yüzümü RÜZGAR'a döndüm... Şimdi gelsin hayat bildiği ve istediği gibi...