24 Nisan 2014 Perşembe

BEBEK BAKIM

Aden şuan yaklaşık 7,5 aylık.
Su gibi akıp giden bir zaman, ışık hızı ile büyüyen bir bebek. Bitmek tükenmek bilmeyen bir annelik güdüsü, her şeye yetişme telaşı. Bu yazıyı gururla yazıyorum diyebilirim. Çevremden öyle güzel yorumlar alıyorum ki Aden ile ilgili. Bu bana enerji ve güç veriyor. Her gören ‘’harika bir çocuk yetiştiriyorsun’’ diyor. Nasıl iyi geliyor bu anlatamam… İnsan duymak istiyor böyle güzel şeyler. Tabi ki her anne harika çocuklar yetiştiriyor lütfen yanlış anlaşılmasın. Her anneye, -anne olduktan sonra özellikle- inanılmaz bir saygı duyuyorum. İnsan gerçekten anlamıyormuş anne olmadan… Nasıl zor bir meslek, ne kadar meşakkatli bir yol…

Facebook , instagram, twitter ve blog’ta ki takipçilerimden şahane mailler alıyorum, bir çok anne Aden’in bakımını yahut neler yaptığımı soruyor. Hepsine vakit ayırıp, detaylıca dönmeye çalışıyorum. Buradan da genel bir açıklama yapmak istedim, belki faydalanmak isteyenler olabilir… Bu platformdan sonra bir kişiye bile yardımım dokunsa, huzur buluyorum, paylaşmak güzel şey.

En baştan başlayayım, Aden çok ufak bir bebek olarak doğdu. Zaten hamileliğimde baya olaylı geçmişti, amniosentez & genetik testler vs. oldukça yorucu bir süreçti bizim için. Daha hamileyken doktorlarım ile konuşurduk neler yapacağız bu çocuk doğduktan sonra diye. Allah’a şükür hiçbir sağlık problemi olmadı… Doğduğunda 3.110 gr ve 46 cm doğdu. 46 cm diyorum varın gerisini siz düşünün mini minnacık bir adam :) Ama öyle güzeldi ki, Allah’ımmm tertemiz bir bebekti. Işıl ışıl… Burada anne kendi çocuğunu övüyor :) :) :)
Doğar doğmaz hemen emzirdim zaten Aden’i. Acıbadem Hastanesini bu konuda tebrik ediyorum, emzirme uzmanı hemen odaya çıkar çıkmaz biniyor tepenize, anlatıyor uzun uzun. Gösteriyor, ilgileniyor hem bebeğiniz ile hem sizinle. Allah’a şükür emme refleksi kuvvetli bir bebekti, sütüm de geldi. Kolay başladık yolumuza… Eve çıktıktan sonra da devam ettik emmeye, Aden her ağladığında & her istediğinde verdim meme. İlk etapta saatle pek işimiz olmadı bizim, her canı istediğinde emzirdim diyebilirim. Tabi bu sarılığı da kolay atlatmamıza sebep oldu. Daha ikinci haftasında inanılmaz bir kilo aldık. Aden’in memeyi boşaltamadığı zamanlarda ben hep makine ile sağdım kendimi. Biriken sütü bir müddet bardak, bir süre sonra ise biberon ile vermeye başladım. Biberon kullanmaya başladığımızda birçok kişi -aman yapma etme- dediyse de ben kimseyi dinlemedim. Nasıl olsa çalışma hayatına geri dönecektim, bunda bir sakınca görmedim. Hatta Aden’in toparlanmasında büyük etkisi oldu. Bu işin beslenme kısmı idi.
Bir de, bakımı var… Ben doğduğundan beri hep konuştum oğlumla, anlattım yaptığım her şeyi ona. Bebek nasıl olsa, bir şey anlamaz demedim hiç. Tabi bu konuda hamilelik öncesi aldığım eğitim ve okuduğum kitapların inanılmaz etkisi oldu. Sonrasında ise pedagog ile hummalı bir iletişim ve kontrol halinde olduk hep, hala da öyleyiz. Bebekler gerçekten ilgi & alaka delisi.
Aden’in göbeği altı günlükken düştü ve ben bu altı gün boyunca hiçbir şekilde yıkamadım oğlumu. Tabi bunun savaşını vermek epey zor oldu ama, başardım. Altı gün boyunca kuru bakım yaptım, altı günün sonunda ise büyük bir keyifle yıkadım oğlumu. Ondan sonraki günler ise bir ritüel oluşturdum ve her akşam yıkadım Aden’i. Banyo, banyo sonrası masaj, beslenme ve gece uykusu. Bu düzen hala aynı, hiç değiştirmedim. Şuan 7,5 aylık ve mutlaka saat 21.00 de uyumuş olur. Gece -ilk iki aylık olana kadar- altını değiştirdim ben. Sonra gece uykusunda altını almamayı denedim, başardım. Gündüzleri ise her 3-4 saatte bir dolsun ya da dolmasın alt temizliğini hep bu şekilde yaptım. İlk aylar yani ilk üç ay sadece saf su ile yıkanmış ıslak mendiller kullandım, biraz masraflı ama onların popişleri için değer :) Üç aydan sonra alkolsüz ve organik mendillere geçiş yaptım. Pişik kremini günde bir defa kullandım onu da gece uykusunda önce. Pişik problemimiz olmadı çok şükür.
Kıyafetlerine gelince ilk üç aylık kıyafetlerini daha hamile iken organik almıştım. Yıkamak için ise biz büyüklerin deterjanlarından farklı bebek deterjanları kullandım. Ütüsüz hiçbir şey giydirmedim, hala da öyle yapıyorum. Şimdi çalıştığım için epey zorlanıyorum ama gerekirse işe gitmeden önce günlük ütü yapıp bırakıyorum ama asla ütüsüz giydirmiyorum. Pipirikli bir anneyim belki ama emeğimin tüm karşılığını aldım Aden’in gelişiminden.

İnanmayacaksınız belki, Aden hemen hemen dört aylık olana kadar hiç program yapmadım kendime özel. Sürekli plan ve programımız Aden’in üzerine oldu. Aden’in ailesine alışması, evine alışması, yatağına alışması, dünyaya alışması vs derken tüm bu düzen dört ayımızı aldı.
Dört ayın sonunda da öyle deli gibi değil, sırası geldikçe dışarı çıkarmaya, onu dış dünya ile tanıştırmaya başladım. Algısı kuvvetlendikçe bazı şeyleri algılamak ona daha kolay geldi. Dört ayın sonunda ise artık her dışarı çıktığımızda etrafını dikkatlice izlemeye başladı. Aden’i götürdüğüm ortamlar seçici kalabalık, yani onun kendisine uygun ortamlar. Asla ona yabancı, onu korkutacak hiçbir ortama sokmadım. İnsanlar ve kalabalığı yavaş yavaş sundum ona, inanın öyle işe yaradı ki. Aden’in düzenini bozacak her şeyden uzak durdum hala da öyle yapıyorum. Ve neticede Aden çok mutlu bir bebek oldu, şimdi girdiği her ortama kolay adapte oluyor. Hemen çevresini tanıyıp, gülücükler saçıyor etrafına.
Aden’e dört aylık olana kadar ben baktım, harika zamanlar geçirdik birlikte. Dört ayın sonunda işe dönmem gerektiği için onu babaannesine emanet ettim. O sancılı dönemi ne anlatmak ne hatırlamak istiyorum. İlk zamanlar kabus gibiydi. Evden çıkarken ağla, işe gel ağla… Kavuşunca ağla… Şimdi daha rahatım, içim acıyor ama alıştım herhalde bu duruma. Babaannesinden; Aden’e  bizim evimizde bakmasını rica ettim, bu onun hem uyku düzeninin hem de ev düzeninin bozulmaması için en uygun karardı. Doktorumuz ile buna karar kıldık ve sağ olsun babaannemiz de kırmadı bizi. Her sabah saat 08.30 gibi geliyor, Aden düzenli olarak 07.00-07.30 arası uyanıyor. Babaannesi gelene kadar ben alt bakımını ve üst değiştirme görevini gerçekleştiriyorum. Hatta günaydın ile başlayan şarkılar söyleyerek keyifle çıkıyoruz yataktan. Mesela ben Aden’e ‘’günaydıııııın anneciiiim’’ diyene kadar donuk, uyku mahmuru bir bebek olarak kalıyor yatakta. Ben o cümleyi söyleyince aman Allahhımmm, birden gün aydınlanıyor sanki. O an dünyalar benim oluyor inanın.
Yaklaşık üç haftadır ek gıdaya geçiş yapmış bulunmaktayız :) İşte savaş bu… Öyle zor ki… Çocuk alışmış içmeye, yemek onun için büyük eziyet yedirmek ise asıl felaket :)
Aden’in yemeklerinin günlük hazırlanmasını tercih ediyorum. Akşamdan vs. asla vermiyorum. Zaten haftada dört gün çalışıp, üç gün evdeyim. Bu sebeple asla Aden’e akşamdan pişmiş bir şey vermiyorum. Babaannemize sabah çıkmadan ne yemesi gerektiğini söylüyorum, o öğlen mönüsü olarak hazırlıyor. (bir ara isterseniz Aden’in mönüsünü paylaşabilirim sizinle)
Öğleden sonra ya yoğurt ya meyve yiyor, bunu da babaannemizle şöyle paylaşıyoruz. O yoğurt vermişse, ben akşam işten geldikten sonra meyvesini yediyorum ya da tam tersi. Tabi hâlâ asıl öğünümüz anne sütü. Hiç acele etmiyoruz, doktorumuz da bu görüşte. Ne kadar yemek isterse o kadar yiyor, aslına bakarsanız yiyor demek yanlış tadına bakıyor şimdilik. Özenle hazırladığım sebze çorbasını hüzünle döktüğüm çok zaman var :)
Yoğurt olarak kesinlikle evde mayalanmış olanı tercih ediyorum. Azar azar mayalayıp, yine taze öğünler olarak yediriyoruz onu da.
Babaannemizden akşam saat 19.00 – 19.30 gibi görevi geri alıyorum. Saat 21.00 a kadar biraz yemek, biraz oyun, banyo ve uyku ritüelimiz devam ediyor.
Havaların ısınmasıyla birlikte, Aden’de park ve açık hava sezonunu açmış oldu. Mutlaka her gün yarım saat yahut bir saat şeklinde hava aldırıyor babaannesi.

Gelelim Tv meselesine, çok tartışılıyor ama ben izletmiyorum oğluma. Çok kuralcı bir anne olmak istemiyorum, öyle bir şey hayal de etmiyorum zaten ama her şeyin zamanı geldikçe olsun istiyorum. Aden şuan tv için çok ufak. Pedagogumuz Aden tv seyretmediği için bu kadar algısı yüksek bir bebek diyor, bilemiyorum doğru ya da yanlış. Bu her anneye göre değişir, bu benim yetiştirme şeklim. Babaannesi tam gün bizde olduğundan, tv tabi ki açık ama benim bu konuya olan yaklaşımımı bildiğinden o da kendince bir çözüm buldu konuya. Aden’in oyun halısının çevresini yüksek minderler ile kapladı. Görüş yasak ama ses muazzam :) Tv den gelen sesler korkunç yahut yüksek olmadıkça bu yöntemi doktorumuz da onayladı. Herkes mutlu anlayacağınız :)
Aden’in oyuncak seçimine gelirsek kesinlikle oyuncak delisi bir bebek yapmak niyetinde değilim onu. Aldığımız tüm oyuncaklar motor gelişimine yardımcı türler. Zaten öyle çok oyuncağı da yok. Daha yeni yeni almaya başladık diyebilirim. Onu üretmeye, geliştirmeye, kabiliyetlerini keşfetmeye yardımcı olacak nesneleri tercih ediyoruz. Bunu kesinlikle her anneye tavsiye ederim. Eğitici kitaplar ile şimdiden tanıştırın bebeğinizi. Hani şu ışıklı, tüylü, sesli kitaplar. Acayip işe yarıyor. Hem bu ileride çocuklarımıza kitap okuma alışkanlığı kazandırmada baya işimize yarayacak bence :)



İşte böyle…
Zor hem de çok zor ama değiyor…
Onlar bir gülsün her şey, tüm yorgunluk bitiyor.
Konular ile alakalı soracak sorularınız olur ise mail atabilirsiniz, geç te olsa cevaplanacaktır :)

Sevgiler,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder